ŞİDDET BİR SONUÇTUR

Share

 

“ŞİDDET BİR SONUÇTUR

Son zamanlarda gün geçmiyor ki bir saldırı bir vahşet bir ölüm ve veya bir yaralama bir ŞİDDET haberi duyulmasın.

Televizyonlar olayları hemen magazinleştirerek suçluları ilan ediyor, kadın cinayetlerinde kolluk kuvvetleri ve/veya devlet görevini yapmıyor gencecik kadınlarımızı kızlarımızı koruyamıyor. Öğretmenine sahip çıkamıyor, doktoruna hemşiresine sahip çıkamıyor. Veliyi engelleyemiyor, öğrenciyi engelleyemiyor, hasta yakınını engelleyemiyor, torunu engelleyemiyor, kocayı engelleyemiyor, nişanlıyı, sevgiliyi, eski kocayı, boşanmış eski kocayı, babayı, kardeşi, amcayı… Doğrudur ama…

Peki, burada medyanın, toplumun, değişen yerleşik anlayışın, yozlaşmanın, yabancılaşmanın, maneviyattan uzaklaşmanın hiç günahı yok mu?

Suçlu kim? ŞİDDETİ engelleyemeyen kolluk kuvvetleri… Olayları gündeme taşıyan eleştiren, çözüm isteyen medya, kişi ve kuruluşlar…

Yok, bu kadar basit değil… ŞİDDET kendiliğinden ortaya çıkan tesadüfen gelişen bir olgu değil bir SONUÇTUR.

Peki, toplumu bu hale getirenlerin hiç suçu yok mu? Biz nasıl bu duruma düştük?

Nerede sevgi?

Nerede saygı?

Nerede kutsal değerlerimiz?

Nerede kuvvetli aile bağlarımız?

Nerede Büyük Küçük tanıma?

Nerede adalet?

Nerede güven?

Hak getire…

Toplumda çürümüşlük, yozlaşma, adam sendecilik almış gitmiş. Bütün manevi değerlerimiz yerle yeksan olmuş. Maneviyat yerin dibine batmış. En büyüğünden en küçüğüne bütün fertler düşmüş dünya malı derdine, ne götürürsem kar anlayışı almış yürümüş. Haram helal tanıyan kalmamış.

Topluma sadaka kültürü yerleştirilmiş, “balık tutma” öğretileceğine “kömür, makarna” alışkanlığı kazandırılmış, adeta çalışmak helalinden rızık kazanmak enayilik aptallık olarak algılanmaya başlanmış, karşıtı alkışlanmış.

Üç beş oy uğruna bütün kutsal değerlerimiz istismar edilmiş, ortalığa saçılmış, kutsalların kutsallığı tartışılır olmuş. Aldatma ve kandırmaca tavan yapmış…

Eskiden beri çok yaygın kullanılan bir mesel vardı, “Allah için adam çalıyor ama iş de yapıyor(!)” Toplumu buna alıştırmışlardı. Şimdi başımıza daha beteri çıktı. Bak göz göre göre haksızlık yapılıyor, çalıyorlar… El cevap, başkaları çalmıyor muydu? Öncekiler çalmaz mıydı? En çok ağrıma giden ne biliyor musunuz? Ama bunlar Müslüman bari bunlar abdestli namazlı… Allah’tan kork be adam İslamiyet’le çalmayı çırpmayı nasıl bağdaştırabiliyor, nasıl bir araya getirebiliyorsun. Bu nasıl bir anlayış?

Bunları birilerini hedef aldığımdan, salt eleştirme amacıyla yazmıyorum, işimiz kişiler değil, siyaset yapmak hiç değil; yabancılaşan zihniyeti, toplumdaki algı değişikliğini, özümseme, yadırgamama, yozlaşma, çürümeyi ortaya koymak…

Bütün bunların sonucudur ŞİDDET…

Algı ve anlayış değişikliklerinin bir neticesidir ŞİDDET…

Günümüz Türkiye’sinde uygulanan ve çok sık değişen eğitim sistemi (sistemsizliği demek daha doğru olur herhalde) incelendiğinde genel olarak “insan eğitimi” düzeninin pek akılcı hazırlanmadığı, iyi sonuçlar vermediği ve sıkıntılı olduğu ortadadır. Sözün senet kabul edildiği bir anlayıştan, çek ve senetlerin işe yaramadığı anlayışa olan dönüşüm “insan eğitme” düzenimizin başarısının(!) çarpıcı bir göstergesidir ŞİDDET…

Yetmişli yıllarda uygulanan; Yüksek öğretmen okullarının kapatılması ve kırk beş günde öğretmen üreterek eğitimcileri eğitimsizleştirme projelerinin sonucudur ŞİDDET…

On iki Eylülde yapanla yıkanı bir tutun, yaşla beraber yakılan kurunun, yapılan işkencelerin; dolayısıyla yok edilen adalet ve devlete güven duyguları ile “Devlet Baba” inancını yerle bir eden anlayışın bir sonucudur ŞİDDET…

Seksenli yılların popüler sözü “Benim memurum işini bilir” sözü ile sembolleşen anlayış ve yaklaşımların, bozulmanın, yozlaşmanın; her devrin adamı, yanardöner profesyonel bürokratlar ile yurt içinde yurt dışında zevk’ü sefa içinde yaşayan, yeni yetme, yerden bitme zenginlerin bir sonucudur ŞİDDET…

Tük Milletine yutturulmaya çalışılan, birliğimizi bütünlüğümüzü, bizi biz yapan bir ve diri tutan ne kadar değer varsa hepsini hedef alan uyum adına kabul edilen AB dayatmalarının sonucudur ŞİDDET…

Paranın rengi olmaz, toplumsal değişim, sınıf atlama, çağ atlıyoruz gibi aldatmacalarla yok edilen maneviyat, gelişme ile yozlaşmayı birbirine karıştıran yaklaşım ve anlayışların sonucudur ŞİDDET…

Bir kısmı çöplüklerden ekmek toplayarak bir kısmı Karun gibi yaşayan halkımızın zengini ile fakiri arasında uçurum yaratan gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir sonucudur ŞİDDET…

Sıfır noktasına gelmiş olan terörün; kendisine gösterilen aşırı hoşgörü ortamından yararlanarak; kapkaç, araç ev ve iş yerleri kundaklama, kaçakçılık, vurgun, soygun yaparak kargaşa ortamı yaratması, iç ve dış işbirlikçilerin desteği ile Yurdun her yöresinde egemenlik taslamasının, Devlete kafa tutmasının; bir sonucudur ŞİDDET…

Bir de devreye sözde kendilerince kurtarılmış bölgelerinde egemenlik provası yapan politikaların ürünü Maganda vekiller girdimi siz seyreyleyin cümbüşü, canı ister basar şerefli Türk Polisine şamarı, oda kesmezse basar hastaneyi, bin bir zorluk içerisinde bin türlü sıkıntı, meşakkat arasında hizmet vermeye çalışan doktora basar tokatı. Nasıl olsa onlar sahipsiz! Hatta gemi azıya alarak Devletin Kaymakamını linç etmeye kalkarlar. Arkalarında dağları mekân tutmuş destekçileri var. Daha da olmadı dışarıda ağababaları yardakçıları ve içeriden işbirlikçileri, destekçileri var. Bahane hazır kamu görevlileri bölgecilik yapıyor, ayrımcılık yapıyor, el insaf… Ama kabahat onlarda değil onları bu hale getirenlerde, göz yumanlardadır. Karakol basıp, kaçakçı oğlunu kolluk kuvvetlerinin elinden alan şahsı üç beş oy uğruna Milletvekili seçen zihniyetin; açılım, çözülme ve bölünme algısının bir sonucudur ŞİDDET…

Kamuoyunda adalet duygusunun savsaklandığı, yok sayıldığı algısı yaratan, kişiye özel yasaların; benim hâkimim, benim savcım, benim polisim anlayışı ve yaklaşımı vb. nin sonucudur ŞİDDET…

Hukukun egemenliğini kuracağız derken Egemenlerin hukukunun kurulduğu algısının, anlayışının topluma yerleşmesinin bir sonucudur ŞİDDET…

Önemi ve manası bilinmeden, düşünülmeden bir porsiyon köfte-ekmeğe, pilav üstü dönere bir konsere verilen oyların, sonucu hesaplanmadan, okunmadan, tartışmadan verilen “yetmez ama evet” oylarının, “EVET” oylarının sonucudur ŞİDDET…

Her mekânın BBG evi haline geldiği ve bu ülkede hiçbirimizin aile mahremiyeti ve can güvenliği kalmadığı algısının sonucudur ŞİDDET…

Özellikle insanların düşüncesizce, acımasızca birbirini yok ettiği, ezip geçtiği, can aldığı günümüz yaşantısının bir sonucudur ŞİDDET…

Suçlular korunmakta, mağdurlar ise mahkeme koridorlarında ömür tüketmekte çile çekmekte oldukları, bunun tabii sonucu adalete olan güvenini kaybeden toplumun, fertlerin kendi adaletini sağlama sapkınlığının bir sonucudur ŞİDDET…

Günümüz dünyasında “haklıların” değil “güçlülerin” söz sahibi olmasının bir sonucudur ŞİDDET…

Özellikle belirli güç odaklarının kontrolündeki medyanın uyguladığı düşüncesiz, hesapsız, yanlı, taraflı yayın politikaları ve yaptıkları yayınların bir sonucudur ŞİDDET…

O medya ki; çağımızda insan kitlelerinin yönlendirilmesinde kullanılan en tehlikeli silahtır… Satır aralarında verilen en küçük haber bile, insan zihninde en etkili silahların yapamayacağı köklü tahribatlara yol açabilir… İşbirlikçilerin toplumun milli ve manevi değerlerine karşı düzenledikleri yayın bombardımanı sayesinde kamuoyu oluşturuluyor, inanç ve maneviyat kaleleri yıkılıyor, duygular istismar ediliyor, bilinçsiz kitleler, öngörülen hedefler doğrultusunda istenildiği gibi yönlendiriliyor, kullanılıyor… Bunun sonucudur ŞİDDET…

Hepsinin ortak adı ŞİDDET…

Önerilen ÇÖZÜM ne? ŞİDDETİ engellemek…

Sadece, bir SONUÇ olarak ortaya çıkmış olan ŞİDDETİ engelleyebilmek… Bataklığı kurutmaktan bahseden yok varsa yoksa sivrisineklerin imhası…

Peki, öyleyse problem nerede? ÇÖZÜM ne?

Eğitim… Adalet… Sevgi… Saygı… Güven…

Toplumun yaşadığı çürümüşlüğü, çözülüşü, çöküşü, eriyişi, ezilişi ve yıkılışı durduracak eğitimdir, karşılıklı saygı ve sevgiye dayanan güvendir, Adalete ve kendine olan öz güvendir.

Çöküş, bozulma, yozlaşma nasıl uzun yıllar uygulanan yanlış politikaların on yılların ürünü ise ÇÖZÜM de öyle akşamdan sabaha, bugünden yarına ulaşılabilecek kadar kolay, basit değildir.

ÇÖZÜM toplumda ve toplumu oluşturan fertlerde güven, adalet, saygı ve sevgi gibi bizi biz yapan değerleri, duygu ve karakteri yerleştirecek; sürekli, istikrarlı ve bilinçli politikaların sabırla, yılmadan, usanmadan uygulanmasındadır.

ÇÖZÜM eğitimdir… 

ÇÖZÜM adalet ve güven duygusudur… 

ÇÖZÜM karşılıklı hoşgörü, saygı ve sevgidir… 

ÇÖZÜM önyargılar değil, mantıktır…

ÇÖZÜM katı kurallar değil, anlayıştır… 

ÇÖZÜM olaylara farklı pencereden bakabilmek, empati yapabilmek, farkında olabilmektir…

ÇÖZÜM yargılayıcı olmak değil, affedici olmaktır… 

ÇÖZÜM maneviyattır… 

ÇÖZÜM gelecekten ve yarınlardan emin olmaktır…

ÇÖZÜM bizi biz yapan tarihi, milli ve manevi değerleri yeniden kazanmak, sahip çıkmak, savunmak ve sürdürebilmektir…

ÇÖZÜM “bu ülkede canilerin, katillerin yaşama hakkı var da, mağdur, mazlum, masum insanların yok mu?” anlayışı ile en önemli insan hakkı olan “yaşam hakkının” korunması için en caydırıcı etken olan “İDAM CEZASI” nın yeniden ihdas edilmesindedir…

ÇÖZÜM Ekonomik krizlerin, gelir dağılımındaki adaletsizliğin, talanın, yolsuzluğun, yoksulluğun, açlığın, işsizliğin, terörün ve en önemlisi hukuksuzluğun ortadan kaldırılarak, insanların umutsuzluğa sürüklenmeden, geleceklerinden kaygı duymadan yarınlarına güvenle bakabilmesindedir…

Sonuç olarak, başta sadece bireylerle sınırlı olduğu gibi görünen, algılanan olguların faturasını tüm toplumun ödediği gerçeğini unutmamalıyız.

Yazımı ulu önder Gazi Mustafa kemal ATATÜRK’ÜN bir vecizesi ile sonlandırıyorum.

“Nerede karşılıklı sevgi ve saygı varsa, Orada İtimat ve İtaat vardır, İtimat ve itaatin olduğu yerde Disiplin vardır, Disiplinin olduğu yerde Huzur, Huzurun olduğu yerde Başarı vardır…”

Yük. Müh. Hüseyin ÇAKIR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.