Parti içi demokrasi ne demek? Excel’in fazileti
İskender Öksüz
İlkeler önemli değil. Değerler önemli değil. Partiler, performans, problemler, liyakat; hiçbiri önemli değil. Şahıslar önemli. Egolar önemli. Dünya şahıslar ve şahsiyetlerden ibaret hâle gelince de bu muhterem şahsiyetlerin bir masa etrafında oturup konuşması, tartışması artık mümkün olmuyor. Neyi konuşacak, neyi tartışacaklar? Meseleler, performans falan önemsiz dedik. O hâlde tartışılacak, konuşulacak tek şey, “Benim egom seninkini döver!”den ibaretir; bu da tartışılmaz.
İlkeler, değerler değişir, şahsım değişmez
Olur mu diyeceksiniz, değerler ve ilkeler nasıl önemli olmaz. İlkelerden bahsedilmeyen gün mü var? Haklısınız ama o değerler, ilkeler, o değer ve ilkeleri paylaştıkları insanlar ve gruplar da sık sık değişiyor. Falancaların hakkı vardır, falancalara haklarını verelim, onlara “Sayın” diyelim, aslında iyi çocuklardır… Bunlar yanlış veya doğru ilke ve değer ifadesidir. Sonra ne görelim, aynı falancalar şahsıma karşı harekete geçti, söz dinlemedi. Haindirler!
Dünün akları, şahsiyetime muhalefet etmedikleri sürece ak idiler. Şahsımı dinlemedikleri anda karadırlar. Nitekim şimdi hepsi karadır ve bütün muhaliflerim de kara oldukları için, aksini de söyleseler, onların müttefikidir. Nereden mi biliyorum? Bana muhalifler ya. Onlar da muhalif, bunlar da. O hâlde ikisi de birdir.
Dünya ikiye ayrılır. Bir: Beni destekleyenler; bunlar iyi insanlardır. İki: Bana muhalif olanlar; bunlar da kötü insanlardır. Tarif icabı bu böyledir.
Hak, hukuk, ilke, değer… Hiçbiri önemli değil. Geriye ne kalıyor? Benlik. Siyasetin değişmezi, birkaç yazıdır işlediğim “invaryantı” benlikten ibaret.
Parti içi demokrasi ne demek?
Benlikler çok mühim ve her şeyden mühim olunca parti içi demokrasi ne demek? Maazallah liderimizin koltuğunda mı gözünüz var? Aklınızdan bile geçirmeyin çünkü partimiz ancak liderimizle vardır; liderimiz yoksa partimiz de yoktur. O yüzden bizim partilerimize Ahmet’in partisi, Mehmet’in partisi denir. Lider giderse genellikle parti de biter. Yerine başka liderlerin partileri gelir.
Bizim şahsiyetlerimizin ağzından her çıkan doğrudur. Çünkü doğrunun tarifi budur: Liderimin dediği. Daha önce başka şey, şimdi başka şey mi söylüyor? Deha bunu yapabilir. Aslında dün söylediğini söylerken o doğruydu; bugün tersini söylerken de bu doğru. Bunun tersi de doğru. Velhasıl, liderimin her dediği doğrudur, liderime muhalefet edenlerin her dediği yanlıştır.
Excel’in fazileti
Çeyrek asır kadar önce Excel’in fazileti hakkında bir kitap okumuştum. Hani şu tablolama programı Excel. Muhasebecilerin ve yöneticilerin, velhasıl rakamlarla uğraşan, rakamlarla yönetim işlerine karışan herkesin en sevdiği bilgisayar programı Excel. Kitaba göre Excel’in fazileti şuradaydı. Eskiden de şirketlerin, finans kuruluşlarının, ülkelerin yönetiminde ekonomik modellemeler yapılırdı. Fakat bu modellemeleri şöyle bir projeksiyon makinesi ile perdeye aksettirip üzerlerinde tartışmak mümkün olmazdı.
Excel sayesinde artık bu mümkün. 2022’de enflasyon şu kadar olacak dendiğinde bunu diyen; neden öyle olacağını, neden başka türlü olmayacağını, ekranda size gösterebiliyor. Fakat o enflasyon tahminine itiraz edebilirsiniz. Mesela, “Doları 10 TL kabul etmişsin, ya 11 TL olursa?” dediğinizde, raporu hazırlayan ekip, o an bunu tabloya girip sonucun nasıl değişeceğini size gösterebilir. Hatta kuruş kuruş, farklı kur değerlerinin enflasyonu nasıl etkileyeceğini de.
Excelden önce de DPT’de Girdi-Çıktı Analizi var idi. Ama bu, Excel gibi herkesin anında kullanacağı bir alet değildi. (Sayın yorumcum, “Daha evvel Lotus 1-2-3 vardı.” deme, yaşımız ortaya çıkar!)
Meselelere şahsımdan ayrı bir “şey” olarak bakabilmek
Bunları Excel aşkımdan anlatmıyorum. O kitabın dikkat çektiği nokta; problemin, meselenin, tartışanların şahsiyetlerinden ayrı bir “şey” olarak perdeye yansıması ve insanların bunu, kendi egolarının dışında bir “şey” diye tartışabilmeleridir.
Şimdi Türkiye’deki siyaset tartışmalarına bir bakın. Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin: İktidar ve muhalefet, böyle bir tabloya bakıp da mı tartışıyor? Tablo model demektir. Var mı mutabık kaldığımız bir model ki vergi ne kadar olursa istihdam ne olur, döviz ne olursa kalkınma hızı ne olur diye tartışabilelim?
Bırakın modeli; değerlerde, ilkelerde nihayet kim olduğumuzda, kimin için çalışacağımızda mutabık mıyız?
Hayır! Bizim ancak şahıslarımız var. Ve o şahısların bazılarının dünyada ilk kez keşfedilen modelleri! Mesela faizin enflasyon doğurduğu! Enflasyonun bir sebebi de marketlerdir; narh koyarım, enflasyon falan kalmaz. İtirazınız mı var? Şahsıma itaatsizlik ha! Laf dinlememek ha! Kanunmuş. Gösteririm ben size kanunu, mahkemeyi. Kapatın hepsini. Hain bunlar.
Yok, benim yapıp ettiğim mi sebep olacaktı enflasyona? Benim şahsımın yapıp ettiği ha?
Şahsım her şey olunca, her şey de şahsım olur. Neyi tartışabiliriz ki? Excel dediğin de Bill Gates’ın değil mi zaten?