GEL DE ÖZLEME

Share
Sene 1930, lafın gelişi, uzun zaman öncesinden bahsederken bazen ağzımızdan çıkan söz. Neyse hikayemize gelelim.
1973 Yılı ilkbahar ayları güzel bir Ankara sabahı altı ODTÜ’lü genç finaller öncesi biraz kafaları dağıtmak dinlenmek ve enerji toplamak için pikniğe gitmeye karar verir.
Planlama yapılır, yurtta otobüse binip sıhhiye durağına gelinir, (O yıllarda ODTÜ’nün şehir merkezindeki iki ana durağından biri bu günkü Abdi İpekçi parkını olduğu alanda idi) yemek için erzak, içecek ayran, meşrubat temin edilir ve Banliyö trenine binip AOÇ’ye gelirler.
AOÇ o zamanlar çok güzel yeşillik, orman, masalı piknik alanları, cıvıl cıvıl kuş sesleri, hayvanat bahçesi ile tam bir sayfiye yeri. Daha Melih Gökçek faciasını yaşamamış, kocaman kocaman kavşaklar, halkın kullanımına yasak olan sekiz şeritlik yollar, Anka park ucubesi, dinozorlar falan yapılmamış. Piknik alanları ve Hayvanat Bahçesi tarumar edilmemiş. Merkezi hökümet tarafından parsel parsel paylaşılıp, saraylar, köşkler yapılmamış. Belirli bir zümrenin değil tüm Angaralıların hizmetinde.
Piknik deyince ilk akla gelen yerlerden birisi. Ne de olsa banliyö treni ya da dolmuş, otobos ile kolayca ulaşıla biliniyor.
Bu niye önemli o zamanlar fakırlık var gerçi huzur bu günlerle karşılaştırılamayacak kadar iyi. Her evde iki araba yok, ikiden geçtik özel arabası olanlar bile parmakla gösterilecek kadar az. Eee ne olacak toplu ulaşım araçları ile ulaşılan piknik alanları revaçta AOÇ, şimdiki Orman genel müdürlüğünün inşa edildiği alan, Çubuk, Bayındır barajları gibi.
Neyse konuyu dağıttık bizim kafadarlar banliyö ile piknik alanına gelirler bir masa bulur yerleşirler. Eğlence, şakalaşma falan vakit doldurur, finaller için enerji depolarlarken içlerinde birinin Babaannesi ile pikniğe gelmiş bir kıza gözü takılır. Karşılıklı bakışma, kesişmeler başlar. Kesişme dediysek ani Anadolu’da çeşme başındaki kızlarla yavukluları gibi uzaktan, kaş, göz işmarları, hafif gülümsemeler falan. Gözden kaybolan arkadaşlarını fark etmeleri uzun sürmez biri olayı fark eder ve öbürleri ile paylaşır. Artık günün konusu belli olmuştur başlar geyik muhabbeti, takılmalar şakalaşmalar.
Derken konu uzadıkça uzar bizim aşık derin derin iç çekmeye başlar. İçlerinden birisi takılır,
– Ne yıldırım aşkına mı tutuldun, istersen babaannesinden isteyelim…
Muhabbetin konusu değişir isterdin isteyemezdin. Vakitte akşama yaklaşmış piknikçiler artık yavaş yavaş toplanmaya başlamıştır.
İsterdin isteyemezdin konusu büyüyerek iş Kebap 49’da pide artı Hacıbaba’da tatlı iddiasına kadar gider, Allahtan iddia sahipleri üçe üç bölünmüş kaybeden bir arkadaşına yedirecek.
O zamanlar Ankara’da Kebap 49’lar öğrencilerin en popüler ziyafet mekanlarından biri, parayı denkleyip gidebildi mi o gün kral. Hele bir iki ayda bir pide üzeri Hacıbabada tatlı üfff yemede yanında yat…
İddia kesinleşir üç kafadar toparlanmaya başlayan babaannenin yanına yaklaşır selam veriri ve kıza bacım bize biraz müsaade eder misin der uzaklaştırırlar.
– Anacığım biz ODTÜ’de öğrenciyiz finaller öncesi biraz enerji toplamaya gelmiştik bizim arkadaşın gönlü Allah nazardan saklasın güzel torununuza kaymış, gençler arasında uzaktan bir muhabbet oluşmuş. Bir daha ne biz sizi ne de siz bizi göreceksiniz. Diye lafa girer bir diğeri çok düşük sesle biz arkadaşlarla bir iddiaya girdik ne olur bize kızma, bizi kırma ve akşama midemiz bayram yapacak bunu bize çok görme der. Anadolu kadını teyze diğerlerine bakarak biraz da muzip bir şekilde tamam peki der.
Bizim dünürcüler diğerleri de duyacak bir tonda,
– Bak teyze biz Anadolu’nun değişik şehirlerinden gelmiş okul arkadaşlarıyız. Burada ne anamız ne de babamız var birbirimizin hem anası hem babası hem de can dostuyuz…
Der demez, ikinci söze girer.
– Sende bilirsin gönül bu ne zaman nerede neye kayar bilinmez, lafın kısası sözün özü biz Allah’ın emri peygamberin kavli ile güzel torununuzu arkadaşımıza istiyoruz,
der ve sözünü tamamlar.
Yaşlı Anadolu anası birazda çıkışır gibi,
– Sizin ananız babanız yok mu, bu işler böyle ayaküstü olur mu her şeyin bir usulü var, adabı var bir de benim torunum daha küçük, okuyacak haydi yolunuza der bizim kafadarları postalar…
Bizimkiler toparlanır banliyö ile sıhhiyeye döner, hemen meydanın oradaki kebap 49’a oradan da Necatibey caddesindeki Hacıbaba’ya, kazananlar nefis bir ziyafet çekerler.
Aaa iddianın bir kısmı da kaybedenler yemeyecek kazananlara ısmarlayacak ve öbürleri yerken onlar aynı masada seyredecek idi.
Zaten kaybedenlerin en çok zoruna giden de bu kısmı olmuş.
Ziyafet sonrası kazananlar okul otobüsüne binip yurda dönerken diğerleri şehirde kalır ve bir saat sonraki arabayla geleceğiz diye ayrılırlar ne yaptılar ne yediler içtiler bilemiyoruz…
Ne güzel günlermiş değil mi? gel de özleme…
Arkadaşlık güzel,
Ankara güzel,
Geleceğe umut dolu bakılan günler…
Hüseyin ÇAKIR, 19 Şubat 2022, ANKARA

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.