Çocuğun dünyasını mimarlıkla geliştirmek

Share

Melike Yılmaz

Sorunlarınıza çözüm ararken hayal dünyanızdan ne kadar yararlandığınızı hiç düşündünüz mü? Tıkanıp kaldığınızda keşke daha fazla alternatif üretebilseydim dediğiniz? Sorunu fark etmek, tüm yönleriyle ele almak, altında yatan nedenleri araştırmak ve yaratıcı sonuç üretmek… Bunların hepsi birbirinin üzerine kurulu süreçlerdir. Öğrenilebilir ve sistematik bir düşünce yapısı hâline gelebilir. Peki, mimarlığın bunlarla neden bir alakası olsun dediğinizi duyar gibiyim. Her bilim alanına uyum sağlayan mimarlığın psikolojiden ve nörolojiden uzak kalması beklenemezdi. Araştırmalar gösteriyor ki doğru gelişim fazında verilen, bilişsel düzeye uygun mimarlık ve tasarım eğitimleri bireylerin problem çözme becerilerini geliştirip, başarı düzeylerini arttırıyor. Özellikle gelişim çağındaki çocuklara uygulanan eğitimlerin sonucunda çocukların sorgulamaya ve yaratıcılığa daha yatkın olduğu gözleniyor.

Yaratıcı düşünce yapısına sahip olmayı çoğumuz arzuluyoruz. Ezber sisteminden uzaklaşan, üreten nesiller yetiştirmeyi, gelişmiş bir ülkenin kıstaslarından biri olarak sayıyoruz. Finlandiya’daki mimarlar da aynı fikirden yola çıkarak yıllar önce bu ezberci sistemin kırılması gerektiğini düşünmüş olmalı ki mimarlık ve tasarım eğitimini, ilkokul seviyesinden itibaren Milli Eğitim Sistemi’ne dâhil etmişler.

Mimarlık ve tasarım tabanlı fenomenolojik eğitimin dünya çapında ilkokul müfredatının bir parçası olması gerektiğine inanıyorum çünkü mimarlık hepimizin içinde yaşadığı mekânların oluşmasını sağlıyor ve bir noktada herkesin hayatına dokunuyor.

-Pihla Meskanen Arkki (Çocuk ve gençler için yaratıcı mimarlık atölyeleri düzenleyen Finlandiya temelli yaratıcı eğitim kurumu) kurucu CEO’su

Fenomenolojik yani duyulara hitap eden mimarlık ve tasarım eğitimi, çocuğun bilişsel düzeyi ve algılama kapasitesi tespit edildikten sonra doğru düzeye yerleştirilerek uygulanır. Gelişme aşamalarını doğru zamanda yakalamak ve uygun eğitimi düzenli bir şekilde vermek, çocukların daha verimli bir şekilde öğrenmelerini sağlar. Beyni tasarım yöntemleri ile uyararak hayal dünyasını genişletmek mümkündür. Çocuk, öğrendiği becerileri problem çözme sürecinde ve sonuçlandırma aşamasında kullanır.

Gelişim aşamalarını 0-3 yaş bebeklik, 3-6 yaş ilk çocukluk, 6-12 yaş çocukluk, 12-18 yaş ergenlik dönemi olarak ayırdığımızda her dönemin beklentileri ve ihtiyacı birbirinden farklı ve özeldir. Örneğin 3-6 yaş aralığında temel ihtiyaçları karşılama ön plana çıkar, sevgi ve saygı bekleyen çocuk güven duyabileceği bir ortamda bulunmayı arzu eder. Dil gelişimi hızla ilerler ve duyulara hitap etmek önemlidir. Atölye ortamı bu yaş aralığına uygun biçimde ergonomi ve ihtiyaçlar gözetilerek düzenlenir. Hayal gücü en çok 6-12 yaş aralığında gelişir. Çocuklar neden, niçin, nasıl, ne zaman gibi sorular yoluyla hayatı sorgulamaya başlar. Evren ve tüm olayların birbiriyle olan ilişkisini merak eder. Atölye içerikleri çocukların hayata karşı meraklarını doyuracak şekilde düzenlenir.

Çocuklar için düzenlenen mimarlık ve tasarım atölyeleri bahsedilen gelişim aşamalarına ve bilişsel düzeylere uygun olarak planlanır. Bilişsel sistemi uyaran çalışmalar kapsamlı bir içerikten oluşmaktadır. Ülkemizde ve dünyada uygulanan başarılı atölyelerin içerikleri incelendiğinde çocukların içinde barındığı çevre ile ilişkilerinin tanımlanması, farkındalık ve duyarlılıkların artırılması, tasarımsal sorunlara karşı eleştirel düşünce geliştirmeleri ve sorunlara basit düzeyde akılcı ve sürdürülebilir yaklaşım önerebilecekleri bir içerik planı görülüyor. Örneğin Arkki ve Avrupa Birliği iş birliği ile oluşturulan 2050 yılı vizyonu Yeniden Bauhaus atölyeler serisinde yer alan 7-12 yaş aralığına uygulanan “Gelecekteki Yaşam” atölyesinde, çocuklardan gelecekteki yaşamı düşleyerek hayallerinde yarattıkları şehirlerin maketleri istenmiş. Her çocuğun maketi bir araya getirilerek ortak bir kent kurgusu canlandırılmış. Bu sayede çocukların gelecekteki şehirlerin oluşturulmasındaki rollerini benimsemesi, atölye kapsamında yeşil ve temiz enerji kavramlarını içselleştirerek bu sorumluluk ve hassasiyetle çevrelerine olan duyarlılıklarının arttırılması hedeflenmiş. 2050 yılının yetişkinleri olacak çocukların şimdiden vizyona katkı sağlamaları için mimarlık ve çocuk atölyelerinde güzel, kapsayıcı ve sürdürülebilir gibi geleceğin temaları işleniyor. Türkiye’den çocukların da katıldığı atölye çalışmalarının hepsi derlenecek ve bazıları gerçekte uygulamaya konacak.

Çocukların gelecek yaşamla ilgili söz söylediği, çocuk ve mimarlık çalışmalarına Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinde sıklıkla rastlamaktayız. Ülkemizde ise Mimarlar Odası’nın uzun süredir düzenlediği atölyeler mevcut olsa da Arkki’nin faaliyet göstermeye başlamasıyla kitlesel düzeyde çocuk ve mimarlık atölyeleri yapılmaya başlandı. Ayrıca bağımsız mimarların da yürütmekte olduğu atölyeler son zamanlarda yaygınlaşıyor. Akademik düzeyde ise Doç. Dr. Hikmet Sivri Gökmen ve Doç. Dr. Burcu Gülay Taşçı çocuk ve mimarlık konusunda öncü olan isimlerden.

Çocukların geleceğimizin bir parçası olduğunu kabul ediyoruz ancak onlar adına, onların fikrini almadan ve bazen çocuklara hiç uygun olmayan gelecekler inşa etmeye devam ediyoruz. Çocuk ve mimarlık eğitimleri yalnızca bilişsel düzeyde farkındalık ve gelişim değil aynı zamanda çocukların çevresinde olan biteni fark etmeleri ve algılamalarını sağlar. Geleceğimizi kurarken çocukların problem süreçlerindeki yaratıcı çözümleri, evrenin işleyiş yasasına karşı farkındalıkları, yeşil, temiz enerjiye ve doğaya olan hassasiyetleri büyük rol oynayacaktır.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.