“Ailem nerede?”
“Annem nerede?”, “Babam nerede?”, “Ailem nerede?” sorularından daha masum sorular var mıdır yeryüzünde?
Dünyanın en orantısız gücünün zulmüne maruz kalan Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bir ses, bir nefes bekliyorlar bizden… Ne siyasî talepleri var ne de bozgunculuk niyetleri…
4 yıldır, 5 yıldır toplama kamplarında bulunan yakınlarından haber almaya çalışıyorlar… Çin’in soykırıma doğru ilerleyen asimilasyon dehşetine karşı korunabilmek için çırpınıyorlar…
Çin zulmüne tepkiler bütün dünyada artmaya başlarken, bizdeki durum fecaat… Myanmar’daki, Mısır’daki, Kazakistan’daki Çin Büyükelçiliği’nin önünde bile Uygurlar yakınları için demokratik protestolar gerçekleştirebilirken, Türkiye’de çok zor…
Ailelerinden haber almaya çalışan Uygur gençlerin peşine polisler takılıyor, protestoları engelleniyor, kaldıkları ev ve oteller güvenlik güçleri tarafından çevriliyor… Burada elbette polisi suçlamak çok doğru değil ama talimatı veren iradeyi sorgulamak hepimizin hakkı…
Kırılan, tecavüz edilen, zorla kürtaj yaptırılan, ibadethaneleri yıkılan, toplama kampına doldurulan, kıyıma sürüklenen bizim kardeşimiz… Onlara sahip çıkmak, sadece soy ve din bağının gereği değil, aynı zamanda insanlık borcumuz…
Ülkesindeki savaştan kaçıp, bizde pozitif ayrımcılığın tadını çıkaran Suriyeli kimi göçmenler, Taksim’de yılbaşı eğlencesi düzenleyecek kadar buraların sahibi olmuşken, garip Doğu Türkistanlıya yeten güç, saygıyı hak etmiyor maalesef… Tıpkı, Filistin deyince ayağa kalkan ama Uygurlar söz konusu olduğunda sessizliğe bürünen kimi İslâmcı siyasetin hak etmediği gibi…
***
Jivkov dönemi Bulgaristan’da hayata geçirilen asimilasyon Türkiye’yi ayağa kaldırmıştı… Özellikle Türk milliyetçileri, bu tepkilerin sürükleyicisi olmuştu ve sonuç alınmıştı… Bugün Belene’den çok daha ağırları yaşanıyor Çin’de ama aynı derecede hassasiyet maalesef yok…
Bizdeki İslâmcıların durumu da genel anlamda dünyadaki Müslümanların durumu da pek parlak değil bu anlamda… Yüzlerce milyar dolarlık ticarî hacmi var, Çin’le İslâm ülkelerinin…
Ticarî hacim yetmiyor, dert olmayınca!.. Bu kapasiteye rağmen, İslâm dünyası, Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerinin durdurulmasında etkili olacak bir lobi gücüne sahip değilse, ne işe yarar ki?
‘Bir tarağın dişleri’ benzetmesinin anlamını kaybettiği topraklar olmamalıdır Doğu Türkistan… Hele Türkiye, tanımı Çin devleti tarafından yapılmış bir ‘terör‘ bahanesiyle, mazlum kardeşlerini zalime teslim eden bir zillete asla düşmemelidir…
***
Buradan Dışişleri Bakanlığı’na ve Pekin Büyükelçiliği’ne seslenelim: Evvelce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı almış Uygurlar var… Bunların bazıları Çin’de yine aynı gerekçelerle gözaltına alındılar ve kendilerinden haber alınamıyor…
Türkiye Cumhuriyeti olarak bu vatandaşlarımızın akıbetini Çin’li yetkililere sorabiliyor musunuz? Sorduysanız kayıplarla ilgili hangi cevapları aldınız? Hakkınız olduğu halde Çin yönetimi size cevap vermiyorsa nedenlerini sorabiliyor musunuz?
***
İçlerinde bir başka güç hesabına çalışan ‘ajan, provokatör, suçlu’ varsa elbette gereken yapılmalıdır… Ama ihtimale veya istisnaya sığınarak, cesaretsizliğini, pısırıklığını, iradesizliğini örtmek veya yapılanlara ideolojik olarak sahip çıkmak için “Onların içinde ajanlar var… Zaten radikal dinciler… Bizde PKK nasıl bölücüyse, Uygurlar da Çin’in toprak bütünlüğünü hedef alıyorlar…” gibi ifadeler kullananlar var ya…
Onlara söylenecek söz yok!.. Kendi vicdanlarını dinlemeyip de başkalarının iradesine kul köle olanların taşlaşmış kalplerine bu gök kubbe altında etki edecek kelime kalmamıştır!..
Kaynak Yeniçağ: “Ailem nerede?” – Servet AVCI