İki Dev Yazarın Ortak Mirası: Vatan (Toprak) Mefhumu

Share

Türk Dünyasının kazandırdığı en büyük iki dev yazarı, eserleriyle dünya tanımıştır. İki yazarın da kaleme aldığı eserlerinde vatan ve toprak özel bir yere sahiptir. Çünkü yazarlara göre vatan, ulusun (Kırgız ve Kırım Tatar halkı) doğduğu, yaşadığı ve manevi yönden bağlı olduğu bir yurttur; mekandır. Sabırbek Börübay, QHA okurları için ünlü yazar Cengiz Dağcı ile Cengiz Aytmatov eserlerinde “vatan (toprak)” anlayışını ele alan bir yazıya imza attı.

Vatan, tek bir kelime fakat çok anlam katan bir kavramdır. Her açıklamasında ayrı ayrı manalar içermektedir. Üstünde yaşadığımız toprak, aldığımız nefes, uğruna savaştığımız mekan hatta şehit verdiğimiz bayraktır. Özellikle, Türkler için daha çok önem arzetmektedir.

19. yüzyıl Türk Dünyasının en batısından en doğusuna kadar uzanan coğrafyalarda büyük siyasi değişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Bu yüz yılda, Türk Dünyasının diğer bölgelerinde olduğu gibi, Kırgız ve Kırım coğrafyasında da büyük bir siyasi değişim yaşanmıştır. Bu siyasi değişmelerin neticesinde ata topraklarının en verimli arazileri Rus çarlığı akabinde Sovyet Hükumeti tarafından zorla alınmıştır. Enik temizlik suretiyle soykırımlar meydana gelmiştir. Zalim rejimin karşısında Kırım Tatarları ve Kırgızlar vatan ve toprak uğruna mücadele vermiştir. Bu hürriyet mücadeleleri mezkur iki yazarın eselerine de yansımıştır.

CENGİZ DAĞCI’NIN ESERLERİNDE VATAN (TOPRAK)

Vatan ve toprak, Dağcı’nın eserlerinde en yoğun bulunan simgelerden biridir. Ancak Dağcı için toprak hemen hemen her yer de ata mirası, vatan toprağıdır. Toprak uğruna savaşır, onun uğruna ölür ve öldüğünde yine bu toprağa gömülür insan. Onun kahramanları toprağa derin bir özlem duyar. Uzun süre toprağından ayrı yaşamış yazar, toprak özlemini her fırsatta dile getirir. Dualarında hep vatan ve toprak vardır. Şükürleri de vatan toprağı içindir. “Korkunç Yıllar” kitabında memleketinden ayrılmakta olan Sadık trenin penceresinden toprağa bakar ve onda “yılların kanlı türküsünü” işitir. Sonra Allah’a dua eder ve ondan “ne olursa olsun bu topraktan ayrılmamayı” diler (Sodalı, 2020:9): “Aç, çıplak kalsak da hep bu toprakta olalım” (Dağcı, 2018: 1). Başka bir duada Sadık şunları söyler: “Ya Rabbim! o millet o topraktan ayrılırken niçin kıyamet kopmadı, bir zelzele olsun olmadı, denizler o yurdu, milletiyle beraber yutmadı!” (Dağcı, 2018: 253).

“Onlar da İnsandı” adlı romanında Rusların toprakları aldığı haberi gelince Bekir bir türlü inanamaz. Ata mirası toprağıdır çünkü o. Kim alabilir ki onu Bekir’in elinden (Dağcı, 2006: 59). Bekir için bu topraktan değerli hiçbir şey yoktur. “Toprağı görmek istiyor, binlerce yıldan beri bu toprağı görerek, toprağa basarak, elleriyle toprağı tutarak yaşıyorlardı. Toprak onları kırıp eziyor, onlara bin bir türlü meşakkatler çektiriyor, onları öldürüyor, ama onlar gene de her şeyden çok, kendilerinden çok toprağı seviyorlardı” (Dağcı, 2006: 15).

Eserin ana kahramanlarından biri olan Bekir, bu toprak dışında başka yerde yaşayamayacağını düşünür ve: “Hey Allah’ım! Bu kök bu topraktan çıkarılır da başka toprağa dikilirse tamamıyla kuruyup gitmez miydi?”der (Dağcı, 2006: 116). Hatta Bekir, yanına sığınan İvan ve Kara Mala adlı iki Rus’u da toprağın kabul etmediği domuz otuna benzeyen ağaçlara benzetir. Bu ağaçların kökleri toprak kabul etmediği için toprağın üstündedir. Bu yüzden ne ölür ne de çiçek açar bu ağaçlar. Çiçek açmadığı gibi etrafındaki bitkileri de kuruturlar (Dağcı, 2006: 51).

Malum olduğu gibi, Cengiz Dağcı yurdundan uzun bir süre ayrı düşmüştür. Vatanı olan Kırım’a ait kendi hafızasındaki mekânları, eserlerinde aynı trajediye maruz kalan tüm insanların tıpkı Cengiz Aytmatov gibi onları şahidi yapmıştır. Örneğin, Şeker Aytmatov için küçük bir vatanıdır. Kuştepe, Gelinkaya ve Kızıltaş Dağcı’nın varlık savaşının dayanaklarıdır (Çonoğlu, 2017: 105).

CENGİZ AYTMATOV’UN ESERLERİNDE VATAN (TOPRAK)

“Toprak Ana” (Cer Ene) romanında Maral Ana’nın yerini Toprak Ana alır. Toprak, yeryüzüne “kök salma mekânı” olarak çeşitli kültürlerde saygı duyulan ve kutsal kabul edilen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Pek çok kültürde üretkenlik ve bereketle ilişkilendirilir ve “Toprak Ana” bu üretkenliğin günümüzdeki ifadesini oluşturur. Aynı zamanda topraktaki üretim “yaratılışın simgesel tekrarlanışı” anlamına gelmektedir. (Yılmaz, 2012: 173-175). Hatta toprak burada yer yüzü ve unsur değil, toprak bir vatan olduğunu vurgulamıştır.

Eserde İkinci Dünya Savaşı’nın yaşandığı ve insanlığın çok büyük boyutlu yıkım ve kayıplara uğradığı bir döneme işaret eder. İkinci Dünya savaşında tüm oğullarını, eşini kaybeden Tolgonay, tüm yaşadıklarını Toprak Ana’ya anlatır ve onunla dertleşir. Tolgonay için savaş, kendi vatanını ve toprağı savunmaktır. Bu yüzden dünyanın diktatörlerle yönetildiği ve insanlar için acımasız bir hapishaneye dönüştüğü savaş ortamında topraktan yükselen çığlık, insanın kendisine gelmesini sağlamaya yönelik bir uyarıdır (Yılmaz, 2012:175). Toprak burada insanların ekip biçtiği, üzerinde yaşadığı şeyden çok daha fazla, bu anlayış bir vatan mefhumu olduğunu vurgular yazar. Aytmatov, toprağı adeta konuşturmuştur. O canlıdır, insanlara bir ana merhametiyle yaklaşır, savaşa en çok o üzülür, evlatlarının onu ekmesini, kendi vatanının üzerinde yaşamasını ister. O herkese kendisine bakmasını öğütler çünkü baktıklarında görecekledir ki o herkes için eşittir, kimseyi diğerine üstün tutmaz. O zaman savaşmanın hiçbir gereği yoktur (Aytmatov, 2019: 76-77) Aynı zamanda toprak hafızanın taşıyıcılarından birisidir. “Ben hiçbir şeyi unutmam Tolgonay. Bu dünya var olduğundan beri, bütün çağların, bütün yüzyılların izlerini taşıyorum ben. Tarih kitaplara sığmaz” (Aytmatov, 2019: 32, Sodalı, 2020:9).

İnsanoğlunun doğup büyüdüğü vatanından ayrı kalamsı veyahut dış güçler tarafında zorla göç, sürgün ettirilmesi ne acı bir durumdur. Özellikle ünlü yazar Cengiz Dağcı yıllardır kendi vatanından kendi toprağından uzak kalmıştır.

TÜRK DÜNYASININ ASIRLARI AŞAN ACILARI ESERLERİNDE İŞLENDİ

Her iki yazar da kalemini ustaca kullanabilen yazarlardır. Eserlerinde gelecek nesile vermiş olduğu mesajları eserlerinde rastlanan kahramanlara, doğaya, yer isimlerine gizlemişlerdir. Özellikle vatan ve toprak mefhumunu her şeyden önce koymuştur. Vatan, toprak ve yurt anlayışı Türkler için önem arzettiğini vurgulamışlardır. Yukarıda ismini verdiğimiz eserlerin dışında da bu anlayışı görebiliriz.

Toplumların sorunları, sıkıntıları yazarlarının eserlerinden bağımsız irdelenemez. Türk dünyasının zorunlu göçle vatandan koparılma, vatan özlemi gibi asırları aşan acılarını, büyük isimlerin yazdıklarında daha sarih bir şekilde, hissederek görebiliriz.

KAYNAKÇA:

1-Aytmatov, C. (2019). Toprak Ana (50. Baskı). R. Özdek (Çev). İstanbul: Ötüken Neşriyat.

2-Çonoğlu, S. (2017). “Uluslararası Cengiz Dağcı Sempozyumu Bildiri Kitabı.” N. Ankay, D. Depe (Ed.). Mekânın Belleği ya da Mekâna Tutunan Bellek- Şimdideki Hatırlayışlarıyla Sürekliliğini Sağlayan Yazar: Cengiz Dağcı, ss. 103-108, Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yayınları.

3-Dağcı, C. (2006). Onlar da İnsandı (8. Baskı). İstanbul: Ötüken Neşriyat.

4-Dağcı, C. (2018). Korkunç Yıllar (24. Baskı). İstanbul: Ötüken Neşriyat.

5-Sodalı, F. (2020). “Sovyet Edebiyatında Hafıza ve Hatırlatma.” Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Haziran 2020, Sayı 1. ss.8-9.

6-Yılmaz, E. (2012) “Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana Romanında Toprağın Dili.”, Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, Yıl 4, Sayı 1. ss.174-175.

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.