GELENEKLERİMİZ KÖKLERİMİZDİR

Share

Geleneklerimiz köklerimizdir, geçmişimizin birikimi, geleceğimizin tohumları, yol göstericileridir… Nasıl ki kökünden koparılan bitki yaşayamaz ölür ise köklerinden geleneklerinden koparılan toplumlarda ölmeye yok olmaya köle olmaya mahkumdur. Keza geleneklerini bozan, yozlaştıran, sulandıran toplumlar içinde aynı akıbet geçerlidir.

Geleneklerimiz, yüzyıllar boyunca biriktirilen, yaşatılan ve geliştirilen kültürümüzün temelini oluşturur. Milletimizin düşüncesi, hayat tarzı, dünyaya bakış açısı geleneklerimizde ifadesini bulur.

Türk Milleti’nin günlük hayatında inançları gibi gelenekleri de önemli bir yer tutar. Milli ve dini günlerimiz ile gelenek ve göreneklerimize sahip çıkmalıyız. Bilhassa tarihin derinliklerinden süzülerek gelen ve unutulmaya yüz tutmuş, Milletimizi bir arada tutan bizi biz yapan birlik ve beraberliğimizin harcı, çimentosu olan günlerimiz kutlanmalı, unutturulmamalı, unutmamalıyız.

 

Örneğin Balkanlardan Orta Asya’ya tüm Türk yurtlarında çok uzun zamandan beri kutlanan, artık unutulmaya yüz tutmuş, Türk kültür coğrafyasının birlik, dirlik ve dayanışma sembolü; bolluk ve bereket simgesi, baharın habercisi “Nevruz Bayram” ıdır. Türk kültürünün oluşmasında katkısı olan   önemli geleneklerden birisi de “Hıdrellez” dir. Bunları unutursak yerine bize “1 Mayıs Bahar Bayramı” (!) dayatılır. (Bizim kuşak hep kutladı zamanla siyasi anlam yüklendi) Benzer şekilde “Ayaz Atayı” bilmez, sahiplenmez isek “Noel Baba” her yıl evlerimize girer.

Ya da onların yerini kapitalist dünyanın tamamen ticari kaygılarla icat ettiği ya da ideolojik amaçlarla uydurulmuş günler alır. Örneğin, “sevgililer günü”, “kadınlar günü”, “anneler günü”, “çalışan kadınlar günü”, “cadılar bayramı”, “Kara Cuma”, “fest Ankara” (ne demekse) v.b. (Hem Türk töresinde kadın çok önemlidir hem de İslam’da analar kutsaldır ama burada bahsettiğim ticari ve siyasi gayelerle bu kutsallarımızın istismarıdır)

 

Şayet milli bayramlarımıza sahip çıkmaz isek, onların yerine, 1 Mayıs, 27 Mayıs, 15 Temmuz gibi zorlama Bayramlar icat edersek geçmişimize, tarihimize ihanet etmiş ve bu bayramları bize emanet edenlerin kemiklerini sızlatmış oluruz. Hatırlayanınız vardır herhalde eski Bayramları…

Adeta Cumhuriyetin Çocukluğunu temsil ediyormuş duygusunu uyandıran ve Atamızın çocuklarımıza armağan ettiği yurdumuzun her yöresinde bucağında ocağında kutlanan “23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı” nda çocuklarımızın cıvıltılarını, neşesini, ışıl ışıl parlayan ve geleceğe umut veren bakışlarını unutmamalıyız unutamayız…

Benzer şekilde cumhuriyetin ilk adımının atıldığı, ilelebet korunması görevinin gençliğimize emanet edildiği gençlerimizin bayramı olan “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” nı ve o bayramlarda gençliğin gururunu, vakarını, hırsını, arzusunu, şahlanışını ve coşkusunu, o ruhu unutmamalıyız unutturmamalıyız.

Türk ordusunun iki bin yılı aşkın geçmişini dillendirmek, Cumhuriyetimizin kuruluşunun teminatı olan büyük zaferler için ilan edilmiş “30 Ağustos Zafer Bayram” ını unutamayız, unutturmamalıyız. Türk ordusunun tarihini, geçmişini ve bugünkü gücünü tüm dünyaya ilan eden; dosta güven veren, düşmana korku salan, Türk ordusunun mevcut gücünü ortaya koyan bilhassa Ankara’daki resmi geçitleri, kutlamaları unutmamalıyız, unutturmamalıyız…

Tüm Türk Milletinin bayramı kabul edilen ve milletçe büyük katılımlarla kutlanılan “29 Ekim Cumhuriyet Bayramı” geçmişte nasıl kutlanıyordu şimdi nasıl kutlanıyor?.. Nerede o eski kutlamalar Milletimizin bütün kesimleri sanayicisi, tüccarı, esnafı, çiftçisi, öğrencisi hepsi kendi yöresi öne çıkacak şekilde resmi geçitlerde yer alıyordu maalesef hepsi unutturuldu, unutmamalıyız.

10 Kasım ve Atatürk unutulursa unutturulursa; boşluk Şeyh Sait, Şeyh Bedrettin, İskilipli Atıf, Fesli Kadir gibilerle doldurulur…

Benzer şekilde kardeşlik duyguları, yardımlaşma, dayanışma ve kaynaşma hasletlerinin öne çıktığı sevgilerin pekiştirilip, bağlılıkların güçlendiği dini bayramlarımız var. Bizim gelenek haline gelmiş birçok hasletimiz vardır. Kandiller de bu geleneklerimiz arasında sayılabilir bunlara ve aşure v.b. geleneklerimize sahip çıkmalıyız. Yoksa onların yerini de “kırismis”, “Noel”, “paskalya”, “cadılar Bayramı” gibi Hıristiyan adetleri ile “Medeniyetler İttifakı” saçmalıkları ile çakma “Kutlu doğum haftası” “Türkçe Olimpiyatları” v.b. günler alır, birlik ve dirliğimiz bozulur, tarihimizden, köklerimizden uzaklaşmış oluruz.

Kaybolup giden, tarihin tozlu raflarında yer alan burada zikredemediklerim dahil; “Yerli Malı Türkün Malı Herkes Onu Kullanmalı” sloganı ile kutlanan “Yerli malı haftası”, Ahilik haftası” v.b. unutulan birçok gelenek ve göreneğimizi hatırlamalı, hatırlatmalı, yeniden sahip çıkmalıyız. Yoksa yıllardır “bebek mevlidi” diye evde yaptığımız duaların yerini “baybe shower” kutlamaları alır…

Bu güzellikleri sıradanlaşmayı bir yana atıp manevi bir ruhla, geçmiş güzellikleri ile geleneklerimize ve töremize uygun şekilde kutlamalıyız. Sanal alemdeki şov ve basitliklerden uzak, dualarla, ibadetle, huşu içinde günün anlam ve önemine yakışır şekilde kutlamak en güzeli.

Son dönemde moda oldu hepimiz işin kolayına kaçar olduk eski tebrik kartlarının yerini şimdi sanal alemdeki kutlamalar aldı işin ruhunu, özünü kaçırdık sadece şeklen kutlar olduk.

Mesela Cuma kutlamaları gerçekten abartılı bir hal aldı ve sıradanlaştı. Aynı ifadelerle kopyala yapıştır metodu ile bol bol mesaj alıyoruz. Amacına ulaşmıyor insanlarda umursamazlık hali ortaya çıkıyor. Kutlamalarda aşırıya kaçıldığı ve farklı amaçlar güdüldüğü algısı oluşuyor.

Bazılarımız gayet samimi duygularla Cuma’nın ulviyetine inanarak ve ihlasla her Cuma istisnasız kendi listemizdeki kişi ve guruplara mesaj gönderiyoruz amenna. Bazıları bir görsel hazırlamış/hazırlatmış bir resim, motif ve çalışma   yapılmış her hafta otomatik olarak paylaşıyor hatta kendi resimlerini kullananlar da var. Yani “Hey ahali ben buradayım beni unutmayın önemli bir kişiyim” mesajı veriliyor yanılgısı oluşuyor insanlarda. İşte belki de eleştirilere sebep olan, rahatsızlık veren kısmı burası.

Eleştiride bulunanların haklı olduğu bir konuda şu, kutlanan günün önemini gerçekten kavraya bilmiş miyiz? Gerekli vecibelerini yerine getiriyor muyuz?

Örneğin kutlayanın yaşadığı ilde Cuma vakti cuma gününü tebrik paylaşımı yapılıyor… Cuma önemli ise niye namazda değilsin? (Tebrik namazdan daha mı önemli?) Namazda isen namaz arasında, hutbede paylaşım yapmak ne kadar doğru diye düşünesi geliyor insanın…

Bazen de yanlış anlaşılmalara sebep oluyor mesela Anayasa oylaması sırasında “HAYIRLI CUMALAR” ifadesini kullananlar bazı mecralarca aforoz edildi. Önyargılar, yargısız infazlar çıktı ortaya. Benzer şekilde İYİ parti kuruluşu aşamasında dostlarımıza “iyi günler” diyemez olduk… Şekle, kelimelere takılıp kalıyor işin ruhunu kaçırıyoruz gibi geliyor.

Bu kutlama mesajlarının en iyi, en hayırlı tarafı dini bayramlar ve kandiller dolayısıyla yapılanlarda onlarca, yüzlerce paylaşım ile Peygamber Efendimiz (S.A.V.) e salavat ve dualara vesile oluyor. Milli bayramlarımızın kutlamalarında atalarımıza, geçmişimize ve emeği geçenlere dualar yapılıyor rahmet dileniyor. Hatıraları unutulmuyor, yeni nesillere aktarılıyor…

Geleneklerimize, tarihimize, milli alışkanlıklarımıza sahip çıkmak da bizlerin başta gelen görevlerinden biridir diye düşünüyorum, selam ve muhabbetlerimle.

Yük. Müh. Hüseyin ÇAKIR, 11.11.2020, Gölbaşı, ANKARA

(Eleştiri ve katkılarınız için: huseyincakir55@gmail.com)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.