TÜRKÇE üzerine TÜRK’ çe bir Söyleşi

Share

13 MAYIS TÜRK DİL BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN…
Bu vesile ile daha önce yayınlanmış bir makalemi sizlerle paylaşıyorum.

TÜRKÇE üzerine TÜRK’ çe bir Söyleşi:

Son yıllarda dilimize yapılanları görünce insanın kafayı yiyesi geliyor. En büyük tehlikede dilin yozlaşması, bozulması kadar bunun herkes tarafından kanıksanması, kabullenilmesi ve olağan karşılanmasıdır. Hiç kimse olayın farkında değil , geçmiş yıllarda uydurukça diye adlandırılan aşırı yeni kelime türetmeye karşı ortaya konan tepkiyi, yada buna karşı çıkanlara karşı konan tepkileri hatırlıyorum da gerçekten o günlerde dilimize gösterilen duyarlılığı kıskanıyorum, özlüyorum. Bugün evimizin içi dışı, şehirler kasabalar, caddeler sokaklar, lokantalar, gazeteler, tabelalar, isimler, markalar her nereye bakarsan bak; yerken, içerken, konuşurken, eğlenirken, şakalaşırken asılı kelam nefes aldığımız her yer, her mekan yabancı kelimelerin, yozlaşmanın, bozulmanın istilasına uğramış.

Milleti millet yapan temel unsurlardan birisi dildir. Bir milletin dilinin yok edilmesi ona yapılmış en büyük kötülük ve kültürel saldırıdır. Kültürün en önemli taşıyıcısının dil olduğunu unutmamalıyız. Dilde bozulma, dilde yozlaşma, Toplumda bozulma ve yozlaşmayı getirir. Buda köleliğin başlangıcı ve sürmesinin en büyük göstergesidir. Dil, bir milletin onurudur. Ancak onurunu koruyabilen milletler dünyada ciddiye alınır ve ayakta kalabilir.

Ülkemizi bölmeye parçalamaya çalışan içerideki ve dışarıdaki işbirlikçilere bakın en önce yapmak istedikleri, öncelik verdikleri konu; bölgede yıllardır konuşulan lehçelerden ortak bir yapay dil oluşturma gayretidir. Bunun için ana dilde eğitim, ana dilde yayın diye yaygara kopartıp, uydudan yapılan TV ve radyo yayınlarına çok önem vermektedirler. Ama işin komik yanı bu kefereler amaçlarına kültürel payandalar eklemek amacıyla kürtçe türkü modası yaratmaya çalışıyorlar. Hiç kürtçe türkü olur mu? Kirletmesinler Türküyü de… kürtçe, olsa olsa kürtü söylenir. Ancak Türkler, Türkü söyler, hem TÜRK’ ü çağırır, hem Türkü. Millet düşmanları, yeni yapay dili oluşturmak için Uluslararası işbirlikçilerinden Ağa Babalarından tam destek alırlarken, Bizi yönetenlerde yıllardır içi boş bir AB masalı ile Milletimizi uyutmaya çalışmakta bunların menfur emellerine alet olmaktadır.

Biz ise kendi dilimizi bozmak yozlaştırmak için elimizden geleni yapıyor, bununla İlericiliğimizi(!), Aydınlığımızı(!), Medeniliğimizi(!) ispatlamaya çalışıyoruz.. Yada bize öyle yutturuyorlar. Ne imiş efendim teknolojinin medeniyetin dili olmazmış. Hadi ordan!

İsterseniz irdelemeye, A BE CE’ den başlayalım (yada ey, bi, si den);
Bakın harflerimiz bize nasıl sesleniyor:
D,d: Ben ‘Di’ değilim! benim adım ‘de’dir.
F,f: Ben ‘Ef’ değilim! benim adım ‘fe’dir.
H,h: Ben ‘Eyç’ değilim! benim adım ‘he’dir.
N,n: Ben ‘En’ değilim! benim adım ‘ne’dir.
R,r: Ben ‘Ar’ değilim! benim adım ‘re’dir.
V,v: Ben ‘Vi’ değilim! benim adım ‘ve’dir.
… Biz ‘a,be,ce,çe,de,e,fe,ge,yumuşak ge,he,ı,i,je,ke,le,me,ne,o,ö,
pe,re,se,şe,te,u,ü,ve,ye,ze’yiz. Böyle anılmak, böyle kullanılmak isteriz. Ayrıca tek üzüntümüz adımızın yanlış telaffuzu değil birde aramıza Qq, Ww ,Xx gibi bizden olmayan, bölücü, ayrılıkçı harflerin sokulması da başka bir dert.
Doğru söze ne denir?

Şimdi harflerin bu serzenişinden ne çıkar diye düşünebilirsiniz. Harflerin doğru okunması okur yazarlığın bir ölçüsü olarak algılnmalıdır, nasılmı buyurun, genelde nasıl bilinir? Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dildir. Öyleyse gelin birde şunları yazın, okuyun!

‘LC1’ acaba ‘le-ce-bir’mi, ‘el-si-one’mı yoksa ‘el-si-bir’mi? ‘IMF‘ ‘ay-em-ef’ mi, ‘i-me-fe’mi yoksa iktidardan iktidara değişirmi? ‘Fiks kart’ sözcüğünü nasıl yazarsınız ‘fiks kart’mı ‘fix kart’mı ‘fiks cart’mı ‘fix card’mı ne dersiniz? ‘kopy printer’ hangi dilden acaba ‘kopy’mi yoksa ‘copy’ mi? ‘antirefle cam’ nasıl bir malzeme hangi dilde? ‘Ekmek Shop’, ‘Light Köfte’, ‘Special Dürüm’, ‘Ye Mc’, ‘Emlak Box’, ‘Her Shey’, ‘İn Dream’, ‘Pasha cafe’, ‘shaphen specialitesi’ (ne demekse)… … … ‘güncell’ (güncel), ‘gigi”(cici), ‘mydonose”(maydanoz), ‘chiwi’ (çivi), ‘Pochet’ (poşet- torba), ‘Whishne’ (vişne), ‘Laila’ (leyla), ‘kiosk’ (köşk) … … … nedir bunlar bileniniz varmı?

Radyonuzu açıyoruz ‘speaker’in sesi ‘Good morning Türkiye’, THY dergisinin adı ‘SKYLIFE’, lokantaya (pardon ‘restaurant’) gittiniz önünüzde ‘menü’;
*Istakoz konsome, tarhun otu ve kaz ciğerli ‘gnocchi’
*Sote porchiniler, fırınlanmış ördek göğsü ve nar sosu ile,
buyurun afiyet olsun! ‘GSM’ , ‘UPS’, ‘CNR’, ‘MSNBC’ … v.s v.s. daha yüzlercesi hep beraber gerçekten dilimizi işgal etmedilermi? Gelinde çıkın bu işin içinden.

Bu okuma yazma faslını tanıdık bir örnekle noktalayalım. ‘TÜRK’ nasıl yazılır?
‘Türkbank’, ‘Turkcell’, ‘DİGİ TURK’, ‘CNN TÜRK’, ‘Türkport’ yoksa ‘Turc’ ya da ‘Törk’ nasıl?

Gerçi şimdi esas tartışlan konu daha önemli, TÜRK’mü? yoksa TÜRKİYELİ’mi? olmak, kendinden şüphesi olan tartışsın kendine yakışanda karar kılsın.

Dert büyük, nereye baksak durum perişan, şöyle bir sokaklara çıkıp çevreye bakalım neler vaaaar neler yok diye düşünürken ben işin kolayına kaçtım ve elektronik postama gelen ve bir gazeteden alındığı belirtilen bir yazıyı aynen aktarayım.

“Vatandaş ‘Türk Osman’Osman Bey, sabah saat 7.00’de Casio masa saatinin alarmıyla gözlerini açtı. Puffy yorganını kaldırdı. Hugo Boss pijamalarını çıkarıp Adidas terliklerini giydi. WC’ye uğradıktan sonra banyoya geçti. Clear şampuanı ve Protex sabunuyla duşunu aldı. Colgate ile dişlerini fırçaladı. Rowenta ile saçlarını kuruttu. Bill’s gömleğini ve Pierre Cardin takımını giydi. Lipton çayını içti. Sony televizyonda medya özetlerini ve flash haberleri izledi. Citizen kol saatine baktı. Aile fertlerine çaav deyip Hyundai otomobiline bindi. Blaupunkt radyosunu açarak, rock müziği buldu. Ağzına bir Polo şeker attı. Şehrin göbeğindeki Mega Center’daki ofisine varınca, Casper bilgisayarını çalıştırdı. Microsoft Excel’e girdi. Ofisboy’dan Nescafe’sini istedi. Saat 10.00’a doğru açlığını yatıştırmak için Grissini yedi. Öğlen Wimpy’s Fast Food kafeteryaya gitti. Ayaküstü Coca Cola ve hamburgeri mideye indirdi. Camel sigarasını yakıp Star gazetesini karıştırdı. Akşamüzeri iş çıkışı Image Bar’a uğrayıp CB’sini yudumladı, sonra köşedeki Shopping Center’a uğradı. Eşinin sipariş ettiği Persil Supra deterjan, Ace çamaşır suyu, Palmolive şampuan, Gala tuvalet kâğıdı, Sprite gazoz ve Johnson kolonyayı alarak kasaya yanaştı. Bonus kartıyla faturayı ödedi. Hafta sonu eşi Münevver’le Galeria’ya giden Osman Bey, Showroom’ları dolaşıp Kinetix ayakkabı, Lee Cooper blue jean satın aldı. Akşam evde bir gazetenin verdiği TV Guide’a göz atan Osman Bey, kanallar arasında zapping yaparak, First Class, Top Secret, Paparazzi gibi programları izledi. Aynı anda Outdoor dergisini karıştırdı.
Saat 22.00’ye doğru Show’da Türk dili üzerine panel başladı. Uykusu gelen Osman Bey, televizyonu kapatıp yatak odasına geçerken, kendini mutlu hissetti. ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ diye gerindi…”

Bilmem daha başka örnek ister misiniz???

Dilimizdeki bu bozulmayı hafife alanlar, tehlikeli gidişi görmeyenler, ne yapalım Türkçe günümüzün ihtiyaçlarını karşılayamıyor(!), teknolojiye uyum sağlayamıyor (!), ilerlemenin önündeki bütün engelleri(!) kaldırmalıyız, herşeyin küreselleştiği günümüzde bu dil bağnazlığı(!)da ne?, gibi sözleri düşüncesizce, gaflet ve delalet içinde söyleyebilmektedirler. Bunlara cevabı Ulu Önder Atatürk yıllar önce vermiş, şöyleki;

“Milli his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması milli hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili dillerin en zenginlerindendir. Yeter ki bu dil şuurla işlensin.Ülkesinin yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.”

İçimizi kanatan diğer bir yarada yabancı dilde eğitim. Bilindiği üzere eğitimin en temel unsurlarından birisi verildiği dildir. Her ülkenin eğitim dili resmi dilidir. Yabancı dilde eğitim Türkiye ve birkaç başka sömürge ülkesinde görülmektedir. Bu konu başlı başına bir araştırma-inceleme konusu olacak kadar önemlidir. Burada sadece, Prof. Dr. Turan YAZGAN Hocanın “Bilgiye Ulaşmak İçin Yabancı Dile, Bilgiyi Üretmek İçin İse Ana Dile İhtiyaç Vardır” sözünü vererek ve yabancı dil öğrenmeye evet , yabancı dilde eğitime hayır diyerek konuyu hatırlatmakla yetineceğim.

Türkçe üzerine TÜRK ’çe bir şeyler söylemeye çalıştığım bu incelemeyi yine aylar önce elektronik posta adresime ulaşan bir çağrı ile bitireceğim.

“ARIYORUM
Karamanoğlu Mehmet Beyi arıyorum. Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıştı;
‘Bu günden sonra divanda, dergahta, bergahta, mecliste, meydanda, Türkçe’den başka dil konuşulmaya’ diye, Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını, Çarşıyı, pazarı, köyü, şehri Fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim, Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere, Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın demo, sunucunun spiker, Gösteri adamının showman, radyo sunucusunun discjokey, Hanım ağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet, Mağazanın süper, hiper, gros market Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?
İlan tahtasının billboard, sayı tabelasının skorboard, Bilgi akışının brifing, bildirgenin deklarasyon, Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı, Beldelerin girişinde wellcome, Çıkışında good-bye okuyanınız var mı?
Korumanın, muhafızın body-guard, Sanat ve meslek pirlerinin duayen, Itibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?
Seki’nin, alanın platform, merkezin center, Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final, Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?
İş hanımızı plaza, bedestenimizi galleria, Sergi yerlerimizi center room, show room, Büyük şehirlerimizi , mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantamızın fast-food, Yemek çeşitlerimizin mönü olduğu yerlerde, Hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?
İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks, Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre, Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik, Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya, Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa sponsorluk diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezintisini picnic, Bilgisayarı computer, hava yastığını air-bag, Pekalayı, olur’u okey diye söyleyeniniz var mı?
Çarpıcı, önemli haberler flash haber, Yaşa, varol sevinçleri oley oley Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?
Vırvırık dağının tepesindeki köyde, Cafe-show levhasının altında, Acının da acısı, neskaaaave içeniniz var mı?
Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken, Dilimizin çalındığını, talan edildiğini, Özün, el diline özendiğine içi yananınız var mı?
Masallarımızı, tekerlemelerimizi, Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik. Türkçe’miz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?
Karaman oğlu Mehmet Bey’i arıyorum, Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
Bir ferman yayınlamıştı… Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı ?

UĞRUNDA ATALARININ CAN VERDİĞİ MİLLETİNİN DİLİNİ KAYBETMENİN, KİŞİLİĞİNİ KAYBETMEK OLDUĞUNU, ÜLKESİNİN SÖMÜRGE DURUMUNA GELMESİ OLDUĞUNU, DÜŞÜNENİNİZ VAR MI?”

Yukarıda özetlenmeye çalışılan Türkçe’deki bozulmaya ve yozlaşmaya karşı, “NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’ vecizesi doğrultusunda; Türkçeye sahip çıkan ve TÜRK’ çe düşünüp, TÜRK’ çe yaşayan, TÜRK’ çe konuşan, TÜRK’ çe okuyup, TÜRK’ çe yazan herkesi TÜRK ’çe Türkçeyi sonsuza dek yaşatma mücadelesine davet ediyorum. Köylüsü Kentlisi, Amiri Memuru, Öğretmeni Öğrencisi, Yöneteni Yönetileni, Yazarı Çizeri, herkesi büyük bir kampanya başlatmaya ve üzerine düşeni yapmaya davet ediyorum. Çünkü Türkçe’ nin yozlaşması, bozulması, Türkçe’ nin yok olması demektir. Türkçe’ nin yok olması ise Türklüğün yok olmasıdır.TÜRK’ süz. ve TÜRKÇE’ siz bir dünya düşünemiyorum ve düşünmek istemiyorum.

11.12.2005
Yük. Müh. Hüseyin ÇAKIR
Not: Yazı MART 2006’da “YENİSES” Dergisinde (Sayı 123) yayınlanmıştır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.