Türk Eğitim Öğretimine Yönelik Öneriler

Share

Müfredat Gündeminde Biçim, Yer Ve İçerik Olarak Türk Eğitim Öğretimine Yönelik Öneriler

Eğitim, ülkemizin çözmekte başarılı olmadığı konuların başında gelmektedir. Yenileşme çabaları ile başlayan arayışlar bir türlü bitmedi ve kararsızlıklar şimdiye kadar devam etmektedir. Milli ve çağdaş bir eğitim yöntemi kurma çabaları çeşitli gerekçelerle kesiliyor. Düşünen, aklını kullanan, sorgulama yapabilen, tartışma kültürünü edinmiş, eleştirel düşünebilen, kendini ifade edebilen, farklı düşünce ve görüşlere saygılı, hoş görü kazanmış, “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” kuşaklar yetiştirilemiyor. Eğitim düzeni ve müfredat gibi meselenin kuramsal yanlarını kesinlikle konularında bilgisi, birikimi, deneyimi olan, hem dünyadaki uygulamaları hem de ülkemizin koşullarını ihtiyaçlarını bilen uzmanların katılacağı çalıştaylarda görüşülüp tartışılması gerekir. Burada dar bir çalışma ile eğitimin bütün sorunlarını, uygulama eksikliklerini, yanlışlarını ortaya koymak mümkün değil.  Amacımız, çabamız eğitim sorunlarının incelenmesine bir nebze olsun katkı sağlamaktır.

Öneriler: 

Öğretim Birliği Yasası (Tevhid-i Tedrisat Kanunu), yalnızca Türk millî eğitiminin değil, Türk millî devletinin de ana taşıdır. Türk yurttaşları arasında ülkü ve kültür birliğini sağlayacak tek dayanaktır. Bağlı kalınmalı ve ödün verilmemelidir.

1-) Tam gün eğitim

Okul ve derslik sayıları arttırılarak ikili eğitim tamamen kaldırılmalı ve bütün ilk ve ortaöğretim okullarında tam gün eğitime geçilme süreci tamamlanmalıdır.

2-) Öğretmenler ve tam gün çalışma

Eğitimin en önemli unsuru, bel kemiği öğretmenlerdir, okul ve milli eğitim müdürleridir. Öğretmen hiç vakit yitirmeden hem iktisadi hem de sosyal bakımdan çekici ve saygın bir iş, uğraşı durumuna getirilmelidir. Öğretmen olabilmek için üniversiteyi bitiren gençlerin yarışacağı, başarımı yüksek olanların seçileceği bir ortam oluşturulmalıdır. Öğretmen hem öğreten hem de eğitmendir; yani işlevi iki yönlüdür. Bu nedenle öğretmenliğe alınacaklar bu iki yönlü işlevi yapabilecek bilgiye, kapasiteye ve belki de daha önemlisi öğretmenlik heyecanına, isteğine sahip olanlar arasından titizlikle seçilmelidir.

  1. Öğretmenlere de öbür kamu çalışanları gibi tam gün çalışma uygulaması getirilmelidir. Tam gün çalışma öğretmenin ders saatini arttırmak için değil, öğrencilerin danışabileceği, sorular sorabileceği, düşünce alışverişinde bulunabileceği, takıldığı noktalarda yardım alma amaçlı, oda saati – birebir görüşme uygulaması için olmalıdır. Ne yazık ki öğretmenlerimiz, az çalışma ya da emek ile çok para kazanıyor gibi çok haksız yakıştırma ve yakınmalarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu sebeple de öğretmenlere bütün memurlar gibi tam gün çalışma yöntemi getirilmelidir.
  2. Bu uygulamada öğretmenlerin ders yükü yine 15 – 20 saat kadar olmalıdır.
  3. Bu uygulamanın yapılabilmesi için öğretmenlere, küçük de olsa birer oda verilmelidir. (Ayrıca bu uygulama anne babaları, çocuklarını özel ders merkezlerine gönderme zorunluluğundan da kurtaracaktır. Yine herkes çocuğunu özel dershane merkezine gönderebilecek gücü de sahip değil. Toplumsal Devlet anlayışı gereği de bu yapılmalıdır.)
  4. Öğrencilerin ders saati öğretmenlere göre çok fazla olacağından, öğretmenlerin oda saati – birebir görüşme, danışma öğrencilerin dersinin bulunmadığı saat diliminde olmalıdır.

Örneğin; Öğleden önce 10.30 – 12.00 ve öğleden sonra 16.00 – 17.00 arası oda saatleri olabilir ve bu saatlere ders konulmayacağından öğrenciler, Öğretmenlerinden istediği gibi danışma, yardım alabilirler.

Böylece her öğretmenin haftada 10 ile 12,5 saat arası oda saati olacaktır.

Hatta bu oda saatleri öğretmenlerin vermiş olduğu derse göre de düzenlenip, her sınıf için gerekli oda saati ayarlanabilir.

  1. Oda saatlerinde öğretmenin kapısı her an açık olmalıdır. Öğrenci görüşmelerinde yanlış anlaşılmalara, yanlış düşünce ve anlayışın akla gelmemesi için kapı kesinlikle açık tutulmalıdır.
  2. Okullarda, emekli öğretmenlerin gelip düşünce üretebilecekleri, deneyimlerini meslektaşlarına ve yöneticilere aktarabilecekleri ortamlar sağlanarak deneyim ve birikimin aktarımı sağlanılmalıdır.
  3. Okullar çocukları hayata hazırladığımız kurumlardır. Bu sebeple Meslek Odaları ve Sivil Toplum Kuruluşları ile işbirliği içinde hayatın gerçeğine dair konularda ortak proje yürütülmeli ve çocukların gelişimine, gerçek hayata uyumuna katkıda bulunmaları sağlanmalıdır.

 

3-) İlköğretimler için özellikle eğitim ve öğretim iki yarıyıl için ayrılmalıdır.

Sabah öğretimi kapsayan dersler, öğleden sonra ise genel ahlak, insan, çevre ve hayvan sevgisi, gönüllülük ve yardımlaşmanın önemi gibi dersler olmalıdır. Öğrencilerin birey olarak; düşünme, sorgulama, eleştirme, tartışma kültürü, farklı düşünce ve görüşlere saygı, hoş görü yetenek ve duygularını geliştirmek en önemli amaç olmalıdır.  Öğrencileri fazla yormayacak şekilde bir düzenleme yapılmalıdır.

4-) Derslere kol olarak doğru atamalar yapılmalıdır.

Derslere kol, alan olarak doğru atamalar yapılmadığı takdirde dersin amacına ulaşması mümkün değildir. Dersler işlevini yitirir. Dahası, bu dersleri verebilecek eğitimden geçmemiş ama bu dersler için atanan öğretmenlerimizi güç duruma düşürür, sıkıntıya sokarız. Öğretmenlik, yalnızca sınıfa girip çıkma ve ders süresini doldurma işi değildir. Sınıfta, dersin içeriğiyle ilgili olarak kendi donanımını içtenlikle, açık ve anlaşılır biçimde öğrencilerle paylaşma işidir. Donanım, yalnızca bilgili olmak, bilmek değil, ilgili dersin düşünme biçim ve davranışına da sahip olmayla sağlanabilir.

Örneğin, İngilizce ya da Felsefe dersine Din Kültürü öğretmeni girmekte,  11.sınıfta haftada bir ya da iki saat olarak müfredatta yer alan Demokrasi ve İnsan Hakları dersi seçmelidir ve bu ders için tarih öğretmenleri de ders anlatabilmektedir. Bunun birçok ders için çok sayıda örnek vardır.

5-) Öğretim programı çok ağır ve konu sayısı çok fazla.

Öğretmenler programa uymak ve yetiştirmek için konuları hızlı geçiyorlar. Yeterince, konuyu öğretici örnekler çözülemiyor. Dolayısıyla da tam öğrenme olmuyor. Bu kez de öğrenciler konuları iyi öğrenemedikleri için dershanelere gitmek ya da özel ders almak zorunda kalıyorlar. Bu yük azaltılmalıdır.

Okula öğrenci alınırken, mümkün olduğunca okulun çevresinde yaşayan öğrencilere öncelik verilmelidir ki, öğrencilerin evleri ile okulları arasındaki uzaklık en aza indirilsin. Böylece daha az sabah trafiği, daha az masraf, daha az hava kirliliği, daha az zaman kaybı olacaktır.

Buna bağlı olarak, büyük kentlerdeki okulların öteki kentlerdekilere oranla daha iyi eğitim veriyor olması veya okulların bulundukları ilçelere göre daha iyi, değerli ve daha iyi eğitim kapasitesine sahip olması, bu il ve ilçelere isteği, doğal olarak da göçü artırmaktadır. Bu istem sonrasında köy ve kasabalardaki eğitim kurumlarına olan ilgi azalmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı’nın denetiminde olmasa da, bunların da dengelenmesi gerekmektedir.

Temel eğitim sonrasında farklı nitelikte ve düzeyde eğitim almış öğrencilerin aynı sınava sokularak geleceklerine yön verilmesi yıllardan beri yapılan en büyük yanlışlardan biridir. Eğer öğrenciler, liseden sonra üniversite sınavına gireceklerse, eşitliğin sağlanması için hepsi aynı nitelik ve düzeydeki eğitimi almış olmaları gerekir.

6-) Yeni yapılacak özel ya da devlet okullarında fizikî alanlar çok geniş ve kullanışlı yapılmalıdır.

  1. Yapılacak her yeni okula çeşitli spor etkinlikleri için ayrı ayrı alanlar yapılmalıdır.
  2. Beden eğitimi dersinin, erkek ögrenciler için futbol veya basketbol, kız öğrenciler için voleybol veya okulun bir köşesinde sohbet etmek anlamına gelmediği anlaşılmalıdır. Sportif anlamda daha iyi kuşaklar yetiştirmek için, okullardaki beden eğitimi derslerine daha çok önem verilmeli ve öğreciler dersin adı gibi bedensel olarak tam eğitilmelidir.
  3. Her yeni okulun mutlaka izleyici oturma yerleri de olan bir kapalı spor salonu olmalıdır.
  4. Yeni tasarlanacak olan okulların tasarımı okulun yapılacağı yörenin kültürüne, geleneklerine uygun mimari, mühendislik özellikleri ile kamu kurumları, meslek odaları ve sivil toplum örgütleri ile birlikte (sosyo-ekonomik) özenle hazırlanmalı ve mutlaka ve mutlaka çocuk gözü ile görülüp çocuk gibi düşünülerek hayata geçirilmelidir.

7-) Eğitim düzeni ezberci anlayıştan çıkartılmalıdır.

Bugün temel bilimler alanındaki eğitimimiz, bilimdeki kuramsal sorunları anlamaya dayalı olmaktan uzak, ortaya konulmuş olan kuram, varsayım ve denklemleri ezberlemeye ve uygulamaya dönük bir düzendir. Böyle bir durumda bilimlerin elde ettiği sonuçların hangi sorunlardan kaynaklandığı ve bütün bir evren içinde ne anlam ifade ettikleri anlaşılamaz.

  1. Özellikle edebiyat ve sosyal içerikli derslerde kitaplarda yazılan ve öğretmenin istediği şekilde sınav sorularına cevap verme şartı ve alışkanlığından kesinlikle vazgeçilmelidir.
  2. Bu tür sosyal içerikli dersler kesin bir bilim (matematik gibi) olmadığından öğrencinin cevaplarında kendi mantığı çerçevesinde soruları düzgün anlatımlarla yorumunu da katarak cevaplayabilip cevaplayamadığına bakılmalıdır.
  3. Bu sebeple öğrenciler daha ilkokuldan başlayarak yazım teknikleri ve duygu ve düşüncelerini etkili ve düzgün bir biçimde anlatmaları için yaptırılan yazılı veya sözlü çalışma açısından geliştirilmelidir.
  4. Öğrencilerin duygu ve düşüncelerini etkili ve düzgün bir biçimde anlatmaları için yaptırılan yazılı veya sözlü çalışmalarındaki eksiklikleri kâğıtlarına yazılmalı, nasıl geliştirebilecekleri konusunda özel değerlendirmeler yapılarak sınav kâğıtları öğrenciye geri verilmeli ve eksikliklerini görmesi sağlanarak, bu alanda kendilerini geliştirmelerine yardımcı olunmalıdır.
  5. Söz konusu yazım teknikleri öğrenciye ileride farklı uğraşı ve iş yaşamlarında çok yararlı olacaktır. Çünkü hangi uğraşı ya da iş alanı seçilirse seçilsin örneğin, kişilerin en azından ayrıntılı çözümleme raporları hazırlaması gerekecektir.
  6. Fen ve matematik dersleri de mümkün olduğunca uygulamalı yapılmalıdır. Bu uygulamaların neden yapıldığı, günlük hayatta ne ise yaradığı ve neden ihtiyaç duyulacağı öğretilmelidir. Bu soruların cevaplarını küçük yaşlarda öğrenmek, farkındalığı artıracak ve daha bilinçli bireyler yetiştirilmesini sağlayacaktır.
  7. Matematik, bilim, edebiyat, sanat vs. gibi kolların çok iyi öğretilmiş ve öğrenilmiş olması kişiyi eğitimli yapmaz. Eğitim; öğretim ve kültürle bir bütündür. Milli ve manevi değerler üzerine kurulmayan bir eğitim düzeninden mezun olan bir kişi, ülke için gizli bir tehlikedir. Çünkü aldığını sandığı eğitim üzerine oturmamış, çoğu yarım ve yanlışlarla dolu olduğu halde kendisini elindeki diplomayla otorite kabul ettirme çabasına girer. Bu ise bir düzen kuramayan veya düzene uyum gösteremeyen, araştırmaktan ve düşünmekten uzak, yönlendirmeye uygun bireyler yetişmesine sebep olur.
  8. Yurt dışına üniversite okumaya giden bir öğrencimiz, orada başladığı üniversitede diğer ülke ögrencileri ile (Slovenya, Bulgaristan, Arjantin gibi ülkeler de dâhil) arasındaki altyapı farkını yaşıyor. Bu ülkelerin bize oranla eğitim alanında ne kadar ileride olduğu görüyor.
  9. Bu amaçla okulların laboratuvar imkânları geliştirilmelidir.
  10. Öğrencilere 5.sınıfa kadar, görgü kurallarının aşılanması ve buna bağlı olarak kişilik gelişimi de amaçlanmalıdır. Öğrenciler bu süreçte, büyük sınavlara girmek yerine ufak sınavlar, denemeler aracılığı ile değerlendirilebilir ve ezbere dayalı öğretim/öğrenim düzeninden çıkarılabilir.
  11. Bu yaşlarda çocuklar, çevresine olduğu kadar, doğa ve hayvalara karşı da iyi davranmayı öğrenmelidir.

  1. Gönüllülük ve Gönül Seferberliği, Kötü Alışkanlık ve Bağımlılığı Önleme, İmece Anlayışı, Bilişim Okuryazarlığı, Çevre Bilinci, Hayvanları Koruma Bilinci gibi eğitimler en iyi biçimde verilmelidir.

  1. Japonya’da bazı okullarda temizlik işlerini çalışanların yanında, öğrenciler de yıl içince dönüşümlü olarak yapmaktadırlar. Bu sayede öğrenciler, başkalarının emeklerine de saygı göstermeyi öğrenmektedirler. Bunu kısmen uygulamak da mümkün olabilir.

Derse göre değişmekle birlikte her sorunun mutlaka tek bir doğru cevabı yoktur. Örneğin; “Üçgenin iç acıları toplamı kaç derecedir?” sorusuna öğrenci, “180 derece” cevabını verebilir. Ama başka bir öğrenci bu soruya, “hayır üçgenin iç açıları sadece düzlemde 180 derecedir, bir portakal kabuğunu üçgen biçiminde keser ve ölçerseniz bunun iç açıları toplamı 180 dereceden fazla olur“ diyebilmelidir. Belki ilginç bir örnek oldu ama sonuç olarak, mantıklı açıklaması yapılan her cevap doğrudur.

Geçmiş dönemlerin eğitim düzeninde yetişen pek çok ünlü ve başarılı isim vardır ancak, uzun süre dünyanın en genç profesörü ünvanı elinde bulunduran Oktay Sinanoğlu’nun, Ankara’da liseyi Türkçe olarak bitirmesinden sonra dünyada elde ettiği başarıların altında yatan en önemli sebebin kendi dehasının yanında, nitelikli eğitim düzeni olduğunu belirtmesi önemlidir. Yine 2015 Nobel Kimya Ödülünü kazanarak ülkemize büyük bir gurur yaşatan Prof. Dr. Aziz Sancar, “Başarımı memleketime ve Cumhuriyet devrinin başlattığı eğitime borçluyum’ dedi.  Bu eğitim düzeninin olumlu yanları günümüze uyarlanmalı ve Oktay Sinanoğlu, Aziz Sancar gibi yeni beyinler yetiştirilmelidir.

8-) İmam-Hatip Okulları

Eğitim alanında son yıllardaki en önemli gelişme İmam-Hatip’li öğrenci sayısındaki artıştır. Günümüzde yedi yüz bine yaklaşan öğrenci bu okullarda okuyor. Yetkililer amaçlarının milyonu aşmak olduğunu açıklıyorlar. Bu rakama ulaşmak için öteki liselerde uygulanmayan teşvikler veriyorlar; yurt, ulaşım, burs vb. gibi imkânlar sağlıyorlar. Dindar kuşaklar yetiştirme iddiasıyla sunulan bu imkânların eğitim kalitesine katkısı olmadığı gibi, toplumda bu siyaset “ayrımcılık” olarak algılanıyor; veliler ve öğrenciler arasında tepkilere yol açılıyor. Liselilerin halen yüzde 12’si İmam Hatip okullu olduğuna göre, büyük çoğunluğu oluşturan öteki kesimle oluşabilecek psikolojik gerilim, İmam-Hatip karşıtlığına dönüşebilir. Yalnızca eğitim alanında kalmaz, şu an hesapta olmayan ciddi sosyal ve inanç sorunlarının doğmasına neden olabilir.

9-) Ortaöğretim de kesinlikle kredili düzen uygulanmalıdır.

  1. Ancak bu kredili uygulama öğrencinin 4 yıllık liseyi daha kısa sürede bitirebilmesi için olmamalıdır. Çünkü iyi bir öğrenci isterse fazla ders alarak kredili uygulamada liseyi iki yılda da bitirebilir. Buna kesinlikle imkân verilmeden kredili düzen uygulanmalıdır.
  2. Kredili düzende öğrencinin alabileceği en fazla kredi sayısı liseyi 4 yılda bitirebilecek şekilde uygulanmalıdır.
  3. Öğrencilerin başarısız oldukları dersler için yaz döneminde de dersler açılmalıdır. Dolayısıyla da öğretmenler yaz döneminde de görev yapacaklardır.
  4. Yaz dönemi eğitim, 6 ya da 8 hafta ile sınırlandırılabilir.
  5. Yaz dönemi için öğretmenlere ayrıca ek bir para ödemesi olmamalıdır. (Şu anki uygulamada öğretmenler, yaz döneminde yapılan çalışmalar için ek ödeme almaktadırlar.) Ancak haftalık ders saatinden fazla dersi olan (örneğin 15 saatten fazlası için) ek para ödemesi yapılmalıdır. Eğer 15 saatten daha az ders sayısı içinde öğretmenlere ücret ödenirse, fazla ücret almak için kasıtlı olarak öğrenciler başarısız kılmak gibi yanlış yollara başvurulabilir.

Kısaca; yaz dönemi de diğer dönemlerden farksız olmalıdır. Tek fark süre olarak daha kısa (6-8 hafta) ama daha yoğunlaştırılmış olmalıdır. Gayet tabii yalnız olağan dönemde derslerden başarısız olanlar yaz dönemine devam etmelidir.

  1. Yaz döneminde de başarısız olan öğrencilerin belirli miktarda kredi aşımına izin verilerek (çok fazla kredi aşımı olursa öğrencinin yükü artar, en uygunu iki ders fazla almasıdır) sınıf kalma yerine o derslerin kredisinden kalarak sadece o kredilere tekrar kayıt yaptırmalıdır.

10-) Öğrencilere ilköğretimin 3 üncü veya 4 üncü sınıflarından başlayarak mutlaka Q ve F klavye ikisi ile de bilgisayar kullanımı (Word dosyasında 10 parmakla yazma)  öğretilmelidir. Böylece daha küçük yaşlarda öğreneceği 10 parmakla yazma özelliği ile ileri ki yıllarda kendisine gerekli olacak uzun raporları ya da ödevleri çok kısa sürede yazacak, hazır edecektir.

Her öğrenci Office veya bunun gibi programları kullanmayı üniversiteye girmeden önce öğrenmelidir. Örneğin; Excel gibi hesaplama, grafik ve tablolama programlarına hâkim olması üniversite ve iş hayatında işine yarayacaktır. Sunum yapabilme yeteneği geliştirilmelidir. Daha ilköğretimde sınıfının karşısında yapacağı sunumlar ileride topluluk karşısında yapacağı sunum yeteneğini etkiler. Burada Excel, Word gibi programları kullanamayan öğrenci yok. Ayrıca her öğrenci daha okul çağındayken sunum yapıyor ve üniversitede bunların faydasını fazlası ile görüyor.

Burada unutulmaması gereken, bilgisayarda 10 parmak yazmanın yazım kuralları ve teknikleri ile birleştirilmesidir.

Okullarımızda mutlaka ana dilde eğitim verilmeli ancak yabancı dil eğitimi de özendirilerek çocuklarımızın en az iki yabancı dil konuşabilme yeteneği kazandırılmalıdır. Bunun için yaz eğitimleri, yurt dışı eğitimleri, öğrenci değişimi, yurt dışı arkadaşlık gibi uygulamalar yapılabilir.

11-) Araştırmacı eğitim düzeni öğrencilere aşılanmalıdır.

  1. Öğrencilere bu alanda çok sayıda araştırma ödevi verilmelidir.
  2. Araştırma ödevleri öğrencinin yorumlarını içermelidir. Örneğin, internetten yapılmış (kes, yapıştır yöntemli) hazır bilgiler sunmuşsa, öğrenciye akademik olarak kopya çekmiş işlemi yapılmalıdır.
  3. Öğrencilerin yukarıdaki şekilde kopya çekmelerini engellemek için öncelikle onlara akademik çalıntının ne demek olduğu iyi anlatılmalıdır.

Öğrenciye hazırladığı rapor ya da ödev de önemli olanın verilen bilginin ölçüsü değil, o bilgiyi nasıl yorumladığının ve düzgün anlatabilmesinin, açıklayabilmesinin önemli olduğu aşılanmalıdır. Başka kaynaklardan alıntılar, paragraflar mutlaka kaynak olarak öğrencinin ödevinde veya raporunda bulunmalı ve bu yöntem öğrenciye erken yaşlarda aşılanmalıdır.

  1. Öğrencilere verilen ödevler onların yenileşimci yapısını geliştirmeye yönelik olmalıdır. Ödev konuları daha önceden verilmemiş ve somut sonuç almaya yönelik olmalıdır.

12-) Öğrenci mümkün olduğunca fazla kültürel ve sosyal faaliyet içine sokulmalı güzel sanatlara yönlendirilmelidir. Sanat dersleri, öğrenclilerin hayal güçlerinin gelişmesindeki en önemli etkenlerden biri olacaktır.

  1. Örneğin resim dersi için öğretmeni, öğrencilere özellikle resim yapma tekniklerini adım adım göstermelidir.
  2. Öğrenci topluluklarının etkinliklerinin ülke çapında yayılması sağlanmalıdır. Yine her topluluğun standart bir yönetmeliği (amaç, faaliyet vesaire hizmetlerinin tanımlandığı) olmalı ve ülke çapında bu yönetmeliğe uygun çalışma, etkinlik ve düzenlemeler yapılmalıdır.
  3. Özellikle ortaöğretimdeki öğrencilerin belirli STK, vakıf gibi gönüllü kuruluşlarda gönüllü olarak çalışarak hizmet etmelerinin yararlı olduğu anlatılmalı ve gönüllülük bilinci ve duygusu kazandırılmalıdır.
  4. Okullarda, ders saatleri dışında kitap okuma saatleri de olmalıdır. Öğrenciler, bu saatlerde ders kitapları dışında istedikleri kitapları okuyabilmelidir. (“yasaklı kitaplar” diye bir liste olmamalıdır.)
  5. Öğrenciler, sekiz yıllık temel eğitim sonrasında özgür olarak duygu ve düşüncelerini anlatabilme becerisi kazanmış ve toplumda ailesi olmaksızın kendi başına ayakta durabilecek donanıma sahip olmalıdır.

13-) Öğretmenler; eğitim ve öğretimde işleyiş ve çalışma esasları, mevcut durumun değerlendirilmesi, ülkemizdeki ve diğer ülkelerdeki belirlenen yenilikler ile bilgi ve deneyimlerin paylaşılması, raporlama, mevcut ve geleceğe yönelik proje ve programlarla ihtiyaçların belirlenmesi ve tanıtım açısından 4 yılda bir sınava tabi tutulmalıdır.

Üniversite eğitimleri sonrası tek başına merkezi uygulama ile yapılan yazılı sınavları geçmeleri bu görevi, işi yapabilecekleri anlamına gelmemeli, yazılı ve sözlü yeterlilik sınavları (ancak tarafsızlığı, bağımsızlığı, eşitliği sağlayacak önerilerle beraber sunulmadıkça oldukça adaletsiz sonuçlar verme durumu için gerekli önlemler alınarak) konmalıdır.

14-) Sosyal alanlarda ve spor dallarında başarılı öğrenciler üniversitelerde sadece yeteneklerine göre bölümlere girmemelidir.  Diyelim ki öğrenci çok iyi bir basketbol oyuncusu ve üniversite sınavını kazanamadı. Bugünkü düzende bu öğrencinin yapacağı büyük ihtimalle bir üniversitenin beden eğitimi ve spor yüksekokulu sınavına girmek, kazanırsa da o alanda okumak olacaktır. Oysa gelişmiş ülkelerde üniversiteler,  farklı alanlardaki spor takımlarına ülke çapında yetenekli sporcular ararlar. Belirli öğrencileri üniversitenin takım hocaları izlerler ve eksik gördükleri alanlarda spor takımlarına kazandırmak için o öğrenciyi kendi üniversitelerinde okumak üzere öneri götürürler. Öğrencide gelen önerileri değerlendirerek üniversitesini ve okumak istediği bölümü seçer, hem okur hem de spor kulübünde oynar. Bu tür öğrenciler genelde sosyal içerikli bölümlerde okurlar. Üniversite takımında yer alması için spor etkinliklerinden dolayı derslerini aksatmaması, yıl içinde belirli bir ortalamayı tutturması şartı koşulur. Notları düşük sporcu öğrenci, düzeltene, yükseltene kadar takıma giremez. Ayrıca üniversite takımında iken profesyonel işler alması, takımdan uzaklaştırılmasına sebep olur. Yani profesyonel olarak para kazanması önlenir ki doğrusu da budur.

15-) Üniversitelere bedensel ve zihinsel engelliler (belirli bir yüzde ile örneğin %30 engelli kontenjanı gibi veya hiç yüzde olamadan doğrudan) durumlarını gösterir bir sağlık raporu ile sınavsız (yalnız engellilik durumunun yapabileceği bir bölüme) girebilmeliler. Burada ne tür engellilerin hangi bölümlerde fazla sorun olmadan başarılı olabileceği önceden belirlenmelidir. Böylece engellilerin, engelsiz olanlarla aynı yarışta olmaları önlenmelidir. Yani üniversiteye girişte pozitif ayırımcılık yapılmalıdır.

16-) Artık hemen hemen bütün illerimizde ve ilçelerimizde üniversite, fakülte ya da yüksekokul bulunmaktadır.

Dershane sisteminden kurtulmak ve öğrencinin ilgi duyduğu ve başarılı olabileceği bir alanı seçmesini sağlamak için üniversiteye giriş sınavı kaldırılmalıdır.

Öğrencilerimizin lisans ve lisansüstü eğitime yönlendirilmeleri; okul öncesi eğitim sürecinden başlayarak, orta öğretimin sonuna giden süreçte onları izleme, ölçme ve değerlendirme yapan bir yapı ile özendirici uygulamalarla desteklenecek biçimde gerçekleştirilmelidir.

Eğitim verilirken öğrencilerimize uğraşı, iş sahibi olmak ile kültürlü olabilmek arasındaki fark iyi bir biçimde anlatılarak herkesin beyaz yakalı olmak istediği günümüz Türkiyesinde fırıncılık, mobilyacılık vb. gibi mesleklerin de şerefli ve güzel uğraşılar, işler olduğu iyi anlatılmalıdır.

Bunun yerine;

  1. Öğrencinin lisedeki başarısı esas alınmalıdır.
  2. Öğrencilerin ilgi alanına göre lise 4’deki ders yükü azaltılarak, oradaki üniversitelerin 1’inci sınıflarından ilgi duydukları alanlara yönelik olarak her dönem 2 ders toplamda 4 ders alarak (elbette bu derslerin içeriği bütün üniversitelerde standart olmalıdır) yöneldikleri alanda başarılı olup olamayacakları ve bu derslerden aldıkları notlarında Üniversiteye başvururken okuldaki (lisedeki) not ortalaması (ne yazık ki okulların aynı nitelik ve düzeyde olduğunu düşünmüyorum. Örneğin Galatasaray Lisesi’nden düşük notla mezun bir öğrencinin Türkiye’nin herhangi bir yerindeki bir başka lisenin birincisinden daha iyi olması pek muhtemel bir durum. Belki liselerdeki bütün sınavların merkezi sistemle yapılması durumunda bu mümkün olabilir ama merkezi sınav sistemi getirmenin de uygulanabilir ve işlevsel olduğunu düşünmüyorum) ile birlikte değerlendirilerek üniversiteye girişin sağlanması.

Bu tür bir üniversiteye giriş sisteminde üniversite öğrencisini kendisi seçecektir.    Bu uygulamada erkek – kız öğrenci oranı gözetilmelidir,

  • Yoksul öğrencilere üniversitenin spor, sosyal ve iktisadî işletmelerinde (kütüphane, kantin, lokanta, otel vb.) yarı zamanlı olarak (haftada 10 – 15 saat) çalışma imkânı sağlanmalıdır.
  • Çalışmak için pek istenmeyen yoksunluk içindeki veya az gelişmiş bölgeler, kentler, kasabaların ihtiyaç duyacağı kadrolar için bir planlama yapıp orada görev yapmaları şartı ile öğrenciler burslu olarak okutulmalıdır. Örneğin, fazla istenmeyen bir kentin hastanesinin gelecekteki doktor ihtiyacını karşılamak üzere öğrenciler, burslu (Sağlık Bakanlığı’ndan) olarak tıp fakültelerinde okutulmalı ve zorunlu çalışma ile söz konusu yerlerde bir süre çalıştırılmalıdır. Diş Hekimi, öğretmen, mühendis vs. içinde aynı uygulama yapılmalıdır.

Bu şekilde maddi sıkıntısı olan çok sayıda öğrenci, üniversitelerde okuma imkânı bulacaktır.

18-)     Türk’ün tarihteki Kızıl Elma Ülküleri bilinci ve duygusu çocuklara kazandırılmalıdır.

           

“Türk Cihan Hâkimiyeti Ülküsü”

“Türk’ünDünyaya Düzen Verme Ülküsü “

 “Türk Dünyasında Dilde, Fikirde, İşte Birlik Ülküsü”

 “Türk Milletini Çağdaş Uygarlık Düzeyinin Üzerine Çıkarma Ülküsü”

“Türk Milletini Çağlar Üzerinden Sıçratma Ülküsü”

“Turan – Türk Birliği Ülküsü”

“Türk’ün Devlet-i Ebed Müddet Ülküsü”

 

19-)     Türk çocuklarına Türkçe Adlar Kullanma Bilinci Verilmelidir.

Bir milletin hür olması için sadece iktisadi bağımsızlık değil, onun yanında mutlak surette gelenek, görenek, töre ve kültürleri ile de bağımsız olmalıdır. Kişiye öz dillerinden adlar konulması kültür bağımsızlığının göstergesidir.

Çocuğun, soyunun büyüklüğünü, toprağının kutsallığını, bayrağının öğüncünü, tapacağının ululuğunu ve taşıyacağı ülkünün yüceliğini konuşmaya başladıktan yıllar sonra öğrenecektir. Çocuğa konuştuğu kutlu dilin güzel sözcüklerinden ad konulması milli bir iş ve görevdir.

  1. Her Türk’ün adlarından en azından biri kesinlikle Türkçe olmalıdır.
  2. Her Türk ayrıca inandığı, bağlı olduğu dine göre, bir dini ad da alabilir. Ancak dini adlarla örneğin Arap adları arasındaki farkı bilmek gerekir.
  3. Soyadlarda Türkçe olmayan ekler kesinlikle kullanılmamalıdır.

 

20-) Türkçe ilk ana kaynaklar çocuklarımıza öğretilmelidir.

 

Kutadgu Bilig / Yusuf Has Hacib, Divan-ü Lugat-it Türk / Kaşgarlı Mahmut, Atebetü’l-Hakayık / Ahmet Edip Yükneki, Orhon Yazıtları, Dedem Korkut, Leyla ve Mecnun, Muhakemetü’l –Lugateyn / Ali Şir Nevai, Ebu’l Gâzi Bahadır Han / Şecere-yi Terâkime, Ebu’l Gâzi Bahadır Han / Şecere-i Türkî, Türk Destanları (Oğuz Kağan, Ergenekon, Manas gibi)

21-) Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesi ve değerleri, Milli Mücadele bilgi ve duygu olarak öğrencilere kazandırılmalıdır.

22-) Orta okul son sınıfta ve lisede Nutuk ders olarak verilmelidir.

Mustafa Keskin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.