İçtiğimiz su sağlıklı mı?

Share

 Prof. Dr. Osman BEYAZOĞLU

Su insanlar ve bütün canlılar için hayatı öneme sahip bir maddedir. Daha önce yazdığım bir yazıda günlük içmemiz gereken su miktarı üzerinde durmuştum.  Bu yazı da ise içtiğimiz su nasıl olmalı onun üzerinde durmak istiyorum.   Günlük içilmesi gereken su miktarı kadar içilen suyun sağlıklı olup olması da önemlidir.

İnsanlar içme sularını yüzeysel sular ve yeraltı sularından karşılamaktadır.  İçtiğimiz su hastalık yapan mikroorganizmaları ihtiva etmeyen,  toksik kimyasalları ve radyoaktif maddeleri içermeyen, gerekli mineralleri bulunduran, uygun PH’a sahip,  yumuşak ve iyi bir tada sahip olmalıdır.

Sert suların içimi iyi değil, bu yüzden tercih edilmemektedir. Suyun içinde bulunan kalsiyum, magnezyum ve klor bileşikleri suyun sertliğini verir.  10 mg kalsiyum karbonatın verdiği sertlik derecesi 1 olarak kabul edilir;  1-14 yumuşak, 15-28 orta derece sert, 29 ve üzeri sert sular olarak sınıflandırılmaktadır. Genellikle kaynak (memba) suları yumuşak sulardır.

PH suyun kimyasal bileşimini yansıtan en önemli parametre olarak kabul edilmektedir.  Canlı organizmalar için asidik suların verimliliği düşük, alkali suların ise yüksektir.  Genel olarak suların PH’ı 4 ile 9 arasında değişmektedir.  Suyun içindeki hidrojen ve hidroksil iyonlarının miktarı suyun PH’ını belirler, bunlar eşitse su nötr, yani  PH 7’dir.  7’den aşağıya doğru küçülen rakamlar asitlik derecesini ve 7’den büyük olan rakamlar da alkali (bazik) derecesini göstermektedir.  Sağlıklı bir içme suyunun PH’ı 7.4 ve üzerinde olmalıdır.

Alkali ve asidik sularının karşılaştırılması:

  • Alkali su kalsiyum, magnezyum ve sodyum gibi mineralleri ihtiva ettiğinden kemikleri korur, asidik su ise bu elementlerin idrarla atılmasını hızlandırarak kemiklerin zayıflamasına sebep olur.
  • Asidik su içildiğinde vücut kendi alkali rezervlerini kullanarak suyu nötr hale getirmeye çalışır, alkali su içildiğinde ise vücut PH’ının alkali olmasını sağlar. Vücutta metabolik olaylar alkali ortamlarda daha düzenli şekilde devam eder.
  • Alkali suların yeterince ve düzenli tüketilmesinin kanser oluşmasını engelleyici özellikte olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar mevcuttur. Kanser hücrelerinin asidik ortamlarda (PH 4-5) daha hızlı yayıldıklarını gösteren çok sayıda çalışma bulunmaktadır.  Günümüzde içilen suların büyük bir kısmının asidik, yani PH’ 7’nin altındadır.

Bazı bölgelerde insanlar akarsu pislik götürmez şeklinde bir fikre sahip, dereler gibi akan suları içmek ve diğer ihtiyaçları için kullanmakta sakınca görmemektedir.  Bu yanlış bir fikir,  su iyi bir taşıyıcıdır.  Tarihte çok insanın öldüğü kolera, dizanteri ve tifo gibi hastalıklar su ile yayılmakta ve bulaşmaktadır.

Ülkemizde çoğu insanlar musluklardan akan şebeke sularını içmemekte,  bu suların sağlıklı ve içilebilecek özellikte olduğuna inanmamaktadır.  Bu yüzden içme suyunu değişik yollardan temin etme yoluna gitmektedir.  Bunlar; ticareti yapılan plastik pet şişeler ve damacana suları,  evlerde kullanılan arıtma cihazlarından çıkan sular ve yerleşim yerleri ya da yol kenarlarında bulunan çeşme sularıdır.

Plastik petler:

Genellikle 0.5 litre, 1.5 litre, 5 litre, 10 litre plastik kaplarda yer alan sular içme suyu olarak tüketilmektedir. İçme sularının plastik şişelere girerek piyasaya sürülmesinin tarihi ülkemizde 1990’lara gitmektedir.  Bu tarihten itibaren yeni bir pazar ortaya çıkarak, çok sayıda firma Sağlık Bakanlığı’nın izniyle plastik petlerde içme suyu satmaya başlamıştır. Plastiklerin üzerinde markası, suyun kaynağı, suyun biyolojik ve kimyasal özellikleri ve PH’ı yazılıdır. Pet şişeler tek kullanımlıktır.  Bunların ısıya maruz kalması halinde plastik partiküllerinin suya geçtiği tespit edilmiştir.  Suyun içine geçen gözle görülmeyen plastik partikülleri iç organlarda hasar yapabilmektedir.  Bu yüzden su dolu plastiklerin güneş altında kalmamalarına dikkat edilmelidir.

Plastik petlerdeki sular doğal kaynaklardan ya da yeraltından sondaj yolu ile çıkartılan sulardan doldurulmaktadır.  Zamanla kaynaklar talebi karşılayacak durumda olmadığından firmaların bazıları gayri resmi sondajlarla çıkardıkları yeraltı sularını karıştırarak plastiklere doldurup sattıkları bilinmektedir.  Ümit Zileli’nin 16 Ocak 2019 tarihinde yazdığı bir yazıda bu konuyu dile getirmiştir. O’na göre ‘Sağlıklı Gıda Hareketi adlı bir kuruluşun puanlama sistemine göre oluşturulan rapora göre 100 tam puan üzerinden tam puan alan firma yoktur.  Bildik ve çok satılan su markalarından Pınar, Erikli,  Nestle Pure life ve Sırmakeş sularının puanları eksi,  puanı eksi olan yüzlerce firma var ve puanı artı olan 14 firma bulunmaktadır’. Ümit Bey bir gazeteci, bunu araştırarak yazmıştır,  O’nun ileri sürdüğü gibi piyasadaki suların hepsinin içilmesi sağlığımız için uygun olmayıp,  denetimler konusunda kuşkular ve bir keşmekeşliğin olduğu görülmektedir.

Damacanalara gelince,  genel olarak plastik petlerle aynı markayı taşıyan damacanalarla sular servis edilmektedir.  1997 yılında sağlık bakanlığının izni ile 19 litrelik damacanalarla su satışına izin verilmiştir.  Damacanaların pet şişelerden farkı geriye dönüşümlü olup, tekrar tekrar su doldurularak servis edilmektedir.  Zaman zaman bu kapların iyi steril edilemediği su temiz olsa bile, damacanaların sterilizasyonunda sorunlar yaşandığından suyun mikroplu olduğu görülmüştür.  Ayrıca bu plastikler su dolu iken güneşte kaldığında damacananın kimyasal yapısında bulunan bisfenol A adlı kimyasalın suya geçtiği gözlenmiştir ( bu madde plastik petlerde yok).  Bisfenol A kanserojen bir maddedir.  Ayrıca plastik petlerde olduğu gibi bazı plastik partiküllerinin de suyu geçtiği bilinmektedir.  Bundan dolayı plastik damacanalar sağlıklı değildir.  Son zamanlarda cam damacanalar da kullanılmaya başlanmıştır,  su sağlıklı ise cam damacanalar tercih edilebilir.

Arıtma cihazları: 

Genel olarak evlerde kullanılan arıtma cihazları son zamanlarda çok kullanılmaya başlamıştır.  Bu cihazların bazıları bakımı iyi yapıldığında ve filtreleri zamanında değiştirildiğinde içinden çıkan sular partikülsüz, mikropsuz ve tadı da kaynak suyuna yakındır. Ancak bu cihazların arıttığı sular tamamen mineralden yoksun hale gelmektedir.  Biz bünyemiz için gerekli olan kalsiyum, magnezyum ve diğer birçok minerali içtiğimiz sulardan almaktayız.  Arıtma cihazlarından çıkan suların uzun süre kullanılmasında bazı sağlık sorunlarının ortaya çıktığı görülmektedir.  Bilhassa çocukların gelişimini etkilediği,  kemik ve diş gelişmelerinde yavaşlamalar tespit edilmiştir.

Çeşme suları:

Ülkemizde çeşmeler oldukça yaygındır. Bazı şehirlerimizde mazisi çok eskilere giden tarihi çeşmeler bulunmaktadır.  Ayrıca yol kenarlarında ve yerleşim yeri yakınlarında farklı zamanlarda çeşmeler yapılmıştır.  Çoğu kişiler bu çeşmelerin suyunun tadı hoşuna gidiyorsa, bunlardan kaplarını doldurarak içme suyu olarak kullanmak üzere evine götürmektedir.  Bu çeşmelerin bazılarının suyu içmek için uygun olabilir, bazıları da olmayabilir, bunun mutlaka araştırılması gerekmektedir.  Suyunu içtiğimiz çeşmenin 50 yıl önce yapıldığını düşünelim. 0 zamanki imkanlara göre mikropsuz olduğu tespit edilmiş olabilir ya da hiçbir araştırma yapılmış da olabilir. Ancak herhangi bir radyoaktif madde ya da ağır metal ihtiva edip etmediği o zamanki imkanlarla büyük ihtimalle araştırılmamıştır.  Suyu yazın soğuk ve tadı içmek için uygun ise çeşme yapılarak milletin hizmetine sunulmuştur.  Genellikle çeşmeler kaynak sularının çıktığı yere veya yakınına yapılmaktadır.  Bu çeşmenin kaynağının beslendiği havza 50 yıl öne yerleşimden uzak ormanlık bir alan olabilir,  şimdi bu suyun havzası evlerle, hayvan barınakları ile ya da suni gübrelerin ve çeşitli ilaçların kullanıldığı tarım alanına dönüşmüşse,  o zaman bu çeşmenin suyunun iyi bir şekilde analizi yapılmadan suyunu içmemek gerekir.  Şehirlerde bulunan çeşmeler de aynı şekilde araştırılmalıdır.

Bazen yerleşim yerlerinden uzak orman içinden geçen yolların kenarında çeşmeler bulunmaktadır.  Bu çeşmelerin suyu genellikle mikropsuz ve temiz olabilir.  Bunlarla ilgili dikkate edilecek husus şu olabilir.  Kaynak suları yeraltında belirli yerlerde toplanan suların bir yerden dışarı çıkması ile oluşmaktadır. Bu sular yağmurla atmosferden yeryüzüne ulaşır, toprak katmanlarından kayaçlardan geçerek yeraltında toplanmaktadır.  Bu suların geçtiği kayaçlarda bazen insan sağlığına zarar veren ağır metaller ya da radyoaktif maddeler olabilir, bunlar su kaynaklarına karışabilir,  çok rastlanan bir durum değil, ancak araştırılmasında fayda var,  bazen severek içtiğimiz bir su sağlıklı bir su olamayabilir. Ayrıca suyu analiz edilen çeşmenin üzerine bir levhaya bu çeşmenin suyu içilebilir ya da içilmez şeklinde uyarı yazısı konmasında fayda vardır.

SONUÇ:                   

Yukarıdaki yazıyı okuyunca bazıları su ihtiyacını piyasada satılan içeceklerden karşılamayı düşünebilir,  ancak onlar da sağlıklı olmadığı gibi,  suyun yerine de geçmezler. Tabi ki su içeceğiz hem de günde en az 2,5 litre.  Su hayatın temeli, suyun olduğu yerde hayat vardır.  İçme suları temiz ve sağlıklı olmalıdır.  Tatlısu kaynakları bakımından ülkemiz ne su zengini ne de su fakiri,  ülkemiz insanları için şu anda yeterlidir.  Bunların araştırılıp değerlendirilerek halkın hizmetine sunulması yerel ve merkezi yönetimin görevidir.  İllerimizde ve çoğu ilçelerimizde suları analiz edecek Sağlık Bakanlığı’na ait kuruluşlar mevcuttur. Bunlardan istifade edebiliriz,  İçtiğimiz yemek yaptığımız ve diğer amaçlar için kullandığımız sular konusunda daha duyarlı olmalıyız.

Saygılarımla.

 

İçtiğimiz su sağlıklı mı?” için bir yorum

  • 6 Kasım 2020 tarihinde, saat 15:23
    Permalink

    Değerli hocam,
    Zevkle okudum. Uluslararası su stratejileri ve coğrafyamızdaki olası su savaşları hakkında da fikirlerinizi merak ediyoruz

    Yanıtla

Yusuf Bektaş için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.