Atatürk’ün İzinde: Amasya Genelgesi

Share

 Konuralp Ercilasun

Bugün 22 Haziran… Amasya Genelgesinin yıldönümü.

Anadolu’da Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gitmeye devam ediyoruz. Bu yazımızda Amasya Genelgesine giden yola, genelgeye ve etkilerine bakacağız. Bu yolu Atatürk’le beraber Nutuk’tan takip edeceğiz.

Hükümetle ipler geriliyor

Havza Genelgesi sonrası yurt çapında işgale karşı mitingler ve protesto gösterilerinin yapılması Atatürk ile İstanbul arasında yoğun bir telgraflaşmaya sebep oldu. İstanbul hükümeti işgal kuvvetlerinin notalarını iletip bilgi istiyor, Atatürk de bunlara gerekli cevapları veriyordu. Tabi bu yoğun soru-cevap faslı nihayet İstanbul hükümetinin dayanamayarak, 8 Haziran’da, Atatürk’ü geri çağırmasına yol açtı. Atatürk ise başladığı işten geri adım atmayacaktı ve İstanbul’a dönmedi. Bu yoğun telgraflaşma ve Atatürk’ün İstanbul’a dönmemesi iplerin giderek gerilmeye başladığını gösteriyordu.

Millet için milletle birlikte

Atatürk, Havza’da 12 Haziran’a kadar kaldıktan sonra Amasya’ya gittiğini söylüyor. Bu arada Samsun’a çıkar çıkmaz ülkenin dört bir yanındaki komutanlarla da haberleşmeye başlamıştı. Bu yöndeki ilk haberleşmesi 21 Mayıs’ta Erzurum’a gönderdiği telgraftı.

Atatürk, komutanlarla haberleşmelerine Amasya’da da devam etti. Bunlar arasında 18 Haziran 1919’da o sırada Edirne’de bulunan Birinci Kolordu Kumandanı Cafer Tayyar Bey’e yolladığı telgraf önemlidir. Çünkü bu telgraftaki direktifler, birkaç gün sonra ilan edilecek genelgenin alt yapısının Atatürk’ün zihninde hazır olduğunu gösterir. Telgrafta Atatürk mealen şöyle diyor:

“Milli bağımsızlığımızı boğan ve vatanın parçalanması tehlikelerini hazırlayan İtilaf devletlerinin icraatını ve merkezî hükümetin esir ve âciz vaziyetini biliyorsunuz.

Milletin mukadderatını bu mahiyette bir hükümete teslim etmek, yok olmaya boyun eğmektir.

Trakya ve Anadolu millî teşkilatını birleştirecek ve millî sesimizi gür bir sesle dünyaya duyuracak emin bir yer olan Sivas’ta birleşik ve kuvvetli bir heyet teşkili kararlaştırılmıştır.

Trakya-Paşaeli Cemiyeti, salahiyet sahibi olmamak üzere İstanbul’da bir heyet bulundurabilir.

Ben İstanbul’da iken Trakya Cemiyeti üyelerinden bazılarıyla fikir alışverişinde bulunmuştum. Şimdi zamanı geldi. İcap edenlerle gizlice görüşerek derhal teşkilat yapınız ve benim yanıma da delege olarak değerli bir iki kişi gönderiniz. Onlar gelinceye kadar, beni Edirne vilayetinin haklarının savunucusu olmak üzere vekil ettiklerine dair imzaları altında bir vesikayı, imzanızla şifreli telgrafla bildiriniz.

Bağımsızlık gayesinin elde edilmesine kadar tamamıyla milletle birlikte, fedakârane çalışacağıma mukaddesatım namına yemin ettim. Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek katidir.”[1]

Bağımsızlık için ant içtim

Bu telgraf bize çok şey söylüyor. Telgraftan anladığımıza göre Cafer Tayyar Bey, aynı zamanda orada teşkil etmiş bulunan Trakya-Paşaeli cemiyetinin önemli kişilerindendir. Nitekim kendisinin, cemiyetin idare heyetinde olduğunu biliyoruz. Ayrıca Atatürk’ün daha İstanbul’dayken vilayetlerin durumuyla yakından ilgilendiğinin ve ilk temasların tohumlarını burada attığının ipuçlarını da görebiliyoruz.

Telgrafta Atatürk’ün kararlılığı nettir. Bütün varlığıyla bağımsızlık için çalışacağına ant içmiştir. “Artık benim için Anadolu’dan hiçbir yere gitmemek katidir” cümlesi birçok şeyi anlatıyor. Telgrafta başka ne görüyoruz? Telgrafta başka Amasya genelgesindeki bazı hususların ön hâlini ve Sivas kongresinin haberini görüyoruz.

Atatürk, telgrafın devamında Trakya’daki direnişçileri Anadolu’nun geri kalanından haberdar ediyor. Milletin tek bir parça hâlinde toplandığını, kararların bütün komuta kademesi tarafından el birliğiyle alındığını, vali ve mutasarrıfların bağımsızlık yolunda çalıştıklarını söylüyor. Hatta millî teşkilatın ilçe ve köylere kadar sirayet ettiğini de ekleyerek Trakya’daki cemiyete moral veriyor.

Genelge hazırlanıyor

İşte bu telgraftan üç gün sonra yine mealen şu sekiz maddeyi yaverine not ettiriyor:

  1. Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir.
  2. Merkezî hükümet üstlendiği sorumlulukların gereklerini yerine getirememektedir. Bu hâl, milletimizi yok olmuş gibi gösteriyor.
  3. Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
  4. Milletin hal ve vaziyetini göz önünde tutmak ve hakk-ı hukukunu cihana duyurmak için her türlü tesir ve denetimden uzak bir millî heyetin varlığı elzemdir.
  5. Anadolu’nun her bakımdan en emin yeri olan Sivas’ta millî bir kongrenin süratle toplanması kararlaştırılmıştır.
  6. Bunun için bütün vilayetlerin her sancağından milletin itimadına mazhar üç delegenin mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yetişmek üzere hemen yola çıkarılması icap etmektedir.
  7. Her ihtimale karşı, durumun bir millî sır hâlinde tutulması ve delegelerin lüzum görülen yerlerde seyahatlerinin kılık değiştirerek yapılması lazımdır.
  8. Doğu Vilayetleri adına 10 Temmuz’da Erzurum’da bir kongre toplanacaktır. Belirtilen tarihe kadar diğer vilayetlerin delegeleri de Sivas’a ulaşabilirlerse, Erzurum Kongresi’nin üyeleri de Sivas genel toplantısına katılmak üzere hareket ederler.[2]

İşte 22 Haziran 1919’da dört madde hâlinde ilan edilen Amasya Genelgesinin esasını bir gece önce Atatürk tarafından not ettirilen bu hususlar oluşturdu. Buradaki sekiz madde Atatürk’ün Nutuk’ta sona belge olarak eklediği dört maddelik genelgenin ilk iki maddesini oluşturuyor. Genelgenin üçüncü maddesi delegelerin seçilme şekilleri için sancaklara yol gösteriyor. Buna göre delegelerin seçimleri Müdafaa-yı Hukuk-ı Milliye cemiyetlerinin ve belediye başkanlıklarının öncülüğünde uygun görülen şekillerle yapılacaktır. Bu maddede ayrıca delegeler belli olur olmaz isimlerinin bildirilmesi isteniyor. Dört bir tarafa telgrafla gönderilen bu genelgenin dördüncü ve son maddesi ise telgrafın alındığının bildirilmesini isteyen teknik bir maddedir.

“Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır”

Genelgede açık bir bağımsızlık vurgusu ve bu bağımsızlığı elde etmek için mücadele çağrısı var. Hükümetin Türk milletinin yüksek menfaatini savunmadığı belirtiliyor ve milletin kendi kaderini belirlemek için bizzat harekete geçmesi gerektiği hissettiriliyor. “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” cümlesi, artık dünyanın girmiş olduğu yeni bir yolu Türk milleti için de işaret ediyor. Bütün dünyada saltanat idareleri ardı ardına yıkılarak hâkimiyetin temsili, ailelerden bizatihi milletlerin kendi ellerine geçmektedir. Söz konusu cümlede bu gidişatın Türk milletine yansımasını görüyoruz. Elbette bu genelgede ana konu hâkimiyet şekli değildir. Fakat Türk milleti için şartlar öyle bir şekilde gelişmiştir ki hâkimiyetin geleneksel temsilcileri milletin varoluş hakkını savunmamaktadırlar. Bu durumda Türk milletinin ayağa kalkarak kendi hakkına sahip çıkması ve dişiyle, tırnağıyla kazıyarak milletler camiasındaki onurlu yerini alması gerekmiştir.

Genelgede ayrıca Anadolu’nun işgal kuvvetleri tarafından en zor ulaşılabilecek bir yeri tespit edilerek, milletin temsilcilerinin burada toplanması çağrısı yapılmıştır. Böylece Sivas Kongresinin çağrısını görüyoruz. Gerçi Sivas Kongresi öncesi ve sırasında yaşanan bazı hadiseler bu bölgenin düşünüldüğü gibi çok da güvenli bir yer olmadığını gösterecektir. Fakat bildiğiniz gibi bütün bu olumsuz olaylar Sivas Kongresinin toplanmasını ve burada etkili kararlar alınmasını engelleyemeyecektir.

Milletin kendi kaderini eline alması, milletin kendi seçtiği temsilcileri vasıtasıyla mümkün olacaktı. Bu sebeple her sancaktan üç delegenin seçilmesi istenmiştir. Bu seçimleri oralardaki Müdafaa-yı Hukuk cemiyetleri, belediye başkanlıkları ve bunlar gibi direnişte öncü rol oynayanlar yürütecek ve vatanseverliklerinden emin oldukları kimseleri göndereceklerdi.

Genelgede hem milletle birlikte hareket etme gereğinin hem de bu işi bir sır olarak tutma mecburiyetinin zorluğu da anlaşılıyor. Bu delegelere icap ettiğinde tebdil-i kıyafet ve hatta gerekirse takma adlarla seyahat edebilecekleri hatırlatılıyor. Gerçekten de ilerleyen zamanda göreceğimiz gibi Sivas Kongresi hazırlıkları duyuluyor. Gerek İtilaf Devletleri gerekse İstanbul hükümeti bu kongreyi engellemek için elinden geleni yapacak, fakat neyse ki başarılı olamayacaktır.

Genelgeyi imzalayanlar

Amasya Genelgesi hem içeriği ile hem de imzacılarıyla önemlidir. Çünkü genelge her ne kadar doğrudan doğruya Atatürk’ün fikri olsa da bu fikirlerin daha geniş bir kadro tarafından paylaşılması Millî Mücadele’nin vatan sathına yayılması bakımından önemliydi. Genelgede Atatürk’ten başka onun maiyetinde bulunan Miralay Kazım (Dirik) ve Hüsrev (Gerede) Beylerin imzaları vardır. Fakat ayrıca onun maiyetinde bulunmayan, onunla özel olarak gizlice görüşmeye gelen Ali Fuat (Cebesoy) Paşa ile Rauf (Orbay) Beyler ve yine Refet (Bele) Bey de genelgeyi imzalamıştır. Böylece bu genelge birden çok ileri gelenin ortak bir kararı hâline gelmiş ve kapsayıcı olmuştur.

Görüldüğü gibi Amasya Genelgesinde Sivas Kongresi vardır, Erzurum Kongresi vardır, Müdafaa-yı Hukuk cemiyetleri vardır. Bunlardan daha da önemli olarak hükümetin Türk milletinin haklarını savunmadığı tespiti ve milletin kendi egemenliğini eline alması çağrısı vardır. Yani bu genelge ile hâkimiyet milletindir sözü vücut bulmaya başlamıştır.

 

 

Kaynak: millidusunce.com

 

[1] Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), Nutuk-Söylev 1. Cilt 1919-1920, 10. Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019, 28-29; Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), Nutuk, Ankara: Kaynak Yayınları, 2015, 42-43.

[2] Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), Nutuk-Söylev 1. Cilt 1919-1920, 10. Baskı, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2019, 42-43; Gazi Mustafa Kemal (Atatürk), Nutuk, Ankara: Kaynak Yayınları, 2015, 50.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.