Ziya GÖKALP ve Türkçülük

Share
Ümit TERZAN

Ziya Gökalp 23 Mart 1876’da Diyarbakır Çermik’te dünyaya geldi. 1896’da İstanbul’a giden Gökalp buradaki öğrenimi sırasında Jön Türkler’den etkilendi.İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı. II. Meşrutiyetten sonra İttihat ve Terakki’nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. “Peyman” gazetesini çıkardı. 1910’da kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadi- si’nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da “Genç Kalemler” dergisini çıkardı. 1912’de Diyarbakır milletvekili olarak Meclis-i Mebusan’a seçildi, İstanbul’a taşındı. Türk Ocağı’nın kurucuları arasında yer aldı.

Ziya Gökalp, Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi.  Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle Batı’dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu.

“Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel ögesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslam’dı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına Halk edebiyatını koydu. Batı’nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi. Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazarak “Türkçülük” düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynamıştır.

  • Genç Kalemler dergisinde yayımladığı “Turan” şiiri ile Turancılık düşüncesini benimsediğini ortaya koymuştur. Bu hareketin öncüsü olmuştur.
  • Türkçülük düşüncesini sistemleştirmiştir ve eserlerinde işlemiştir. “Türkçülüğün Esasları” adlı yapıtında Türkçülük ve milliyetçilik hareketinin ilkelerini sistemli bir biçimde açıklamıştır.

Ziya Gökalp, Türkçülüğün uzak ve yakın mefkûrelerini ortaya koyduktan sonra, Türkiye Türkçülüğünün temel ve amaçlarını tespit etmiştir. Bunu tespit ederken önce milleti tarif etmiş: “Millet, dilce, dince, zevkçe ve ahlâkça bir olan, yani aynı şartlar altında yetişmiş fertlerden mürekkep bir topluluktur. Şu hâlde Türküm diyen her ferdi Türk tanımaktan başka çare yoktur.” diyerek Türklüğün ve millet olma bilincinin temeline vurgu yapmıştır

Gökalp’a göre, bir milletin hem kendi manevi değerlerinin tümü olan harsa hem de bir medeniyet ailesine bağlanması için Türkçü aydınlara iki görev düşmektedir: 1. Halka Doğru, 2. Garba Doğru.

Halka doğru gitmek, milletin seçkinlerinin kendi harslarını aramalarıdır. Çünkü hars halktadır. Medeniyet ise seçkinlerdedir. Seçkinler halka iki maksatla gidebilirler: a) Halktan harsî bir terbiye almak için, b) Halka medeniyet götürmek için.

Batı’ya doğru gitmek: Batı ilim, fen ve tekniğini çelişkisiz şekilde ve ikiliğe düşmeksizin kabul etmek, öğrenmek ve bununla halkı yükseltmektir. Ancak, Batı taklitçisi olmamak için bu ortak medeniyet içinde millî şahsiyetin, yani harsın korunması şarttır.

Sonuç olarak, Türk düşünce, kültür ve siyaset tarihinin önemli simalarından biri olan Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları adlı eseriyle Türk milletindenim demenin ne demek olduğunu, Türk milletinin kim olduğunu, nereden geldiğini ve nereye gitmesi gerektiğini öğreten ilk öncü ve ilk öğretmendir. Bu çabalarıyla Türk milliyetçiliğinin ideologluğunu da yapan Gökalp, kendisine kadar dağınık bir halde gelen düşünceleri bir araya getirerek, gerçek anlamını bulan bu düşünceye Türkçülük adını vermiş ve milletin bundan sonra gideceği yolu tayin etmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.