ÜLKÜCÜ SİYASET

Share
ÜLKÜCÜ SİYASET
Siyaset Nedir? Ne Olmalı?
Siyaset kavga mıdır? Yoksa uzlaşma mıdır?
Siyaset ya da politikanın ne olup olmadığı aslında yıllardır tartışıla gelen bir konudur. Bu tartışmalar günümüzde de devam etmektedir ve bitecek gibi de görünmemektedir.
Dünya da her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da insanların en yaygın ilgi alanına giren, konuştuğu, sohbet konusu yaptığı konu siyasettir. Ev sohbetlerinin, kahve sohbetlerinin, dost/büro sohbetlerinin ana konularından birisidir siyaset. Siyaset seçen ve/veya seçilen sıfatıyla bütün fertleri ilgilendiren bir alandır, dolayısıyla çok konuşulması tabii karşılanmalıdır.
Siyasetin kavgamı yoksa uzlaşımı olduğu hakkında bir anket yapılsa; günümüzde yaşadığımız iktidar-muhalefet kavgaları, geçmişte yaşanan kötü örnekler dikkate alındığında sonuç bana göre kavga şeklinde çıkacaktır. Ülkemizde çeşitli iç ve dış kaynaklardan siyaset kurumuna yapılan bilinçli bilinçsiz müdahale/saldırılar ve siyaset yapanların yaptığı inanılmaz hatalar ile kullanılan üslup toplumda siyasete ve siyasetçiye olan güveni yok etmiştir. Dolayısıyla yapılacak bir anketten siyasetin uzlaşma ve barış olduğu şeklinde bir sonuç çıkması zaten beklenemezdi.
Ben bir siyaset bilimci değilim, hatta sosyal bilimci bile değilim ancak toplumun bir ferdi, bir mühendis ve araştırmacı olarak siyaset bilimcilerin politika hakkındaki görüşlerinden ve günlük yaşadığımız siyasi tartışma, siyasal süreçlerden edindiğimiz bilgiler ışığında bir tanımlama yaparsam. Politikanın birincisi gerçek olan, yaşananlar ikincisi ise arzu edilen, ideal olan, olması gereken olduğunu söyleyebilirim…
Siyaset hakkındaki bazı görüş ve düşünceler değerlendirildiğinde siyaset bilimci Profesör Münci Kapani’ye göre iki farklı ve zıt görüş ortaya çıkmaktadır.
Birincisine göre siyaset; Ülkemizde de klasik manada yaygın olarak algılandığı üzere toplumda yaşayan insanlar/zümreler arasında bir çatışma, mücadele ve kavgadır. İnsanlar yaradılışları, sosyal ve ekonomik durumları bakımından değişik fikirlere ve değişik çıkarlara sahiptirler. Aralarındaki düşünce, çıkar ve psikolojik eğilim farklılıklarından kaynaklanan çatışma kültürü politikanın temelini oluşturur. Çatışmanın hedefi, iktidarın ele geçirilmesi ve onun sağladığı nimetlerin/rantların paylaşılmasıdır. Amerikalı siyaset bilimci Harold Lasswell ise bu durumu politikayı kimin, neyi, ne zaman, nasıl elde ettiğini belirleyen bir faaliyet alanı olarak tanımlayarak açıklamaktadır. İktidarı bir amaç olarak gören ve gösteren kitle partisi olarak nitelendirilen siyasi partilerin yaklaşımları ve başarısı(!) bu anlayışa dayanmaktadır.
İkinci görüşe göre ise politikanın amacı her şeyden önce toplumda bütünlüğü sağlamak, özel çıkarlara karşı koyarak genel yararı ve insanların ortak iyiliğini gerçekleştirmektir. Oldukça idealist bu ikinci görüşe göre politika herkesin yararına olan bir toplum düzeni kurma çabasıdır. Bu görüş, yaşananı hesaba katmaz daha çok olması gerekeni savunur/belirtir ve bu yüzden gerçeği bütünüyle kapsamaktan uzaktır, her ne kadar siyaset yapan bütün kesimler bu şekli dilinden düşürmese de gerçekleşmesi çok zor olduğu söylenebilir.
Bu iki görüşünde politikanın yalnız birer yüzünü ifade ettiği düşüncesinden hareketle bazı siyaset bilimcilere göre ise politika gerçekte hem bir paylaşım, çatışma ve iktidar kavgası, hem de bir ölçüde toplumun bütün üyelerinin yararına olabilecek bir düzen kurma aracıdır. Ancak ne yazık ki birçok çevre tarafından siyaset bir araç değil amaç olarak algılanmakta ve kullanılmaktadır.
İdeolojik partilerin hedeflerini gerçekleştirmek için siyaseti bir amaç olmaktan ziyade bir araç olarak gördüklerini değerlendirirsek daha ziyade ikinci yaklaşımı benimsedikleri söylenebilir. Bu nedenle de ütopik olarak değerlendirilir ve işleri çok zordur.
Bu manada yıllardır Ülkemizde siyasi mücadele veren Ülkücü görüş; idealizmi savunup, toplumsal çıkarları şahsi çıkarların üzerinde tutarak, ganimet paylaşımı tarzındaki ilkel davranışları, gayri ahlaki yaşayışı, hırsızlık ve yolsuzluğu reddettiğini dile getirdiğine göre ikinci görüş kapsamında değerlendirilebilir. Ancak Ülkücü görüş ikinci görüşte iddia edildiği gibi ütopik olmadığını ve birinci görüşte iddia edilenlerin arzu edilmese de bir toplumsal gerçeklik olduğunun farkında olarak siyaseti tahlil etmelidir.
Bu yolda siyaset yapanların ifadelerine göre; Ülkücü görüş, tertemiz ülküsünü sulandırmadan, lekelemeden ideal olarak öğrenip öğretirken uygulamada tüm gerçekleri ve olumsuzlukları da hesaba katıp, bilimsel gerçekliklerden hareketle en optimum çözümleri üreterek toplumun sorunlarını çözeceğine inanarak halkımıza hizmet yolunda siyasi mücadelesini sürdürmelidir.
Ancak siyaset bilimcilerden farklı olarak optimum çözümlerle ülkeyi yönetip, ideal toplumu kurmak için çalışırken bir gün o toplumu kurduğunda en ideal yönetimi hayata geçireceğine olan imanını da hiç kaybetmemelidir.
Hüseyin ÇAKIR, Temmuz 2013, ANKARA

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.