Şeker bağımlılık yapar mı?

Share

Prof. Dr. Osman Beyazoğlu

Şeker, insanların hayatı boyunca vazgeçemediği yeğene tat olarak görülmektedir. Bayramlarda, düğünlerde, özel kabul günlerinde tatlılar ve pastalar ikram edilmesi bunun bir göstergesidir.

Şeker kimyasal olarak karbon, oksijen ve hidrojen atomlarından oluşan bir karbonhidrattır.  Çay şekeri olarak bilinen, diğer bir ifade ile rafine şeker,  bilimsel adı sükroz olan bir disakkarittir.  Sükroz 2monosakkaritten (bir glikoz ve bir früktoz molekülünden) oluşmaktadır.  Çay şekeri bitkilerden şeker kamışı ve şeker pancarından elde edilmektedir.  Glikoz ve früktoz karbonhidratların en küçük birimleridir.  Glikoz sindirim sırasında direk kana karışır ve hücrelere hızla ulaşarak enerjiye dönüşür.  Früktoz meyve şekeri olarak da adlandırılır ve meyvenin tatlılık düzeyi früktoz yüksekliğine bağlı olarak artmaktadır. Sukroz, glikoz ve früktoz basit şekerler kategorisinde yer almaktadır.

Süt şekeri olarak tanımlanan laktoz, 1 molekül glikoz ve 1 molekül galaktozdan oluşmaktadır.  Nışasta ve glikojen gibi polisakkaritler (bunlara kompleks karbonhidratlar da denir) glikoz birimlerinden meydana gelmektedir.

Son zamanlarda adını çok duyduğumuz mısır şurubu, buna nişasta bazlı şeker de denmekte,  mısırdan elde edilen ağırlıklı olarak früktozdan oluşan tatlandırıcıdır.  Mısır şurubu ülkemizde tatlılarda, şekerli ürünlerde ve işlenmiş gıdalarda çok kullanılmaktadır. 2015 yılı kayıtlarına göre Türkiye’de bir yılda 350 bin ton mısır şurubu tüketilmiştir.  Bizimle yakın nüfusa sahip olan Almanya’da aynı yıl tüketilen mısır şurubu miktarı 56 bin tondur.  Avrupa ülkelerinde kişi başına yılda ortalama nişasta bazlı şeker tüketimi 1-1.5kg , Türkiye’de ise 6 kg’dır.

Beyaz undan yapılan ekmek, pasta, makarna, kek, gevrek,  börek gibi besinler basit karbonhidratlar olup,  vücut bunları şeker olarak algılamaktadır.

Şekerle ilgili bazı tespitler:

  • Şeker besin değeri olmayan, enerjisi olan ve insanların çok tükettiği bir nesne, besinlere eklenen şeker, onların kıvamını, lezzetini artırır ve raf ömrünü uzatır.
  • Her tür işlenmiş ambalajlı gıdalarda basit şekerler mevcut, ayrıca tatlı olmayan (ketçap, kahvaltılık tahıllar, meyveli çaylar, aromalı içecekler ve meyveli yoğurt) birçok endüstriyel ürünlerde de basit şekerler bulunmaktadır.
  • Beyaz undan yapılan ekmek, pasta, börek, makarna, gevrek, kek, lahmacun, pizza, pide ve bisküvi gibi besinler basit karbonhidratlar grubunda yer alır ve şeker kategorisinde değerlendirilebilir.
  • Çikolata ve tatlılar şeker ve doymuş yağ içerir. Bunların kalori değeri yüksek, fazla tüketilmesi insanlara kilo olarak yansır ve özellikle bel çevresinde yağ olarak birikir, bu da obezite ve şeker hastalığına davetiye çıkarır.
  • Yapılan araştırmalar şekerin asidik bir gıda olduğunu göstermekte, bu özelliği ile vücudun kimyasını da bozar, mineral rezervlerini azaltır ve kemik erimesine de sebep olur.
  • Basit şekerlerin fazla tüketilmesi damarları tahrip eder, kalp-damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, unutkanlık hatta erken bunama ve kansere kadar sebep olan sağlık sorunlarına yol açabilmektedir.
  • Beyaz ekmek tüketiminin fazla olmasının meme kanseri riskini artırdığına dair çalışmalar bulunmaktadır. ABD’de yapılan bir çalışmada beyaz ekmek, kahvaltılık gevrekler gibi içinde karbonhidratların yoğun olduğu gıdaların ve bu ürünlerin saklanmasında kullanılan katkı maddelerinin meme kanseri hücrelerinin gelişiminde rolü olduğu tespit edilmiştir.
  • Şekerli besinlerle alınan früktoz ve glikoz alkol gibi karaciğerde toksik etki yapar. Früktoz içerikli şekerli besinleri tüketenlerin rafine şekerli besinleri çok tüketenler bir süre takip edilmiş, neticede früktoz içerikli olanları tüketenlerin diğer şekerli besinleri tüketenlere göre 7 kat fazla karaciğer yağlanması olduğu tespit edilmiştir.
  • Şeker serotonin (mutluluk hormonu) salgısını artırır ve keyif verici bir durum yaratır. Bu yüzden insanlar keyiflenmek için şekerli besinleri tüketmek isterler.  Bazı insanların üzüldüğü zaman çikolata ve dondurma gibi gıdaları yeme istemeleri bu sebeptendir.  Yani şeker bağımlılık yapar. Yokluğunda sinirlilik,  titreme gibi belirtiler görülür.
  • Basit şekerler bağırsaklarda faydalı bakterilerin ölümüne ve patojen bakterilerin çoğalmasına yol açar.  Bu da bağışıklığın zayıflamasına, dolayısıyla hastalıkların oluşmasını kolaylaştırır. Şeker aynı zaman da vücutta oluşan kanser hücrelerinin çoğalmasında da rol oynar.
  • Şeker vücutta kolajen azalmasına sebep olur, bunun da ortaya çıkardığı sağlık sorunları vardır.
  • Vücuda alınan fazla şeker damarlarda büyük hasarlara sebep olur, damar sertliği, hipertansiyon gibi hastalıkların oluşmasında da etken olabilir.
  • Şeker ve vücudun şeker olarak algıladığı beyaz un ürünleri ve beyaz pirinç gibi besinlerin fazla tüketilmesi kan şekerini hızla yükseltir, buna paralel olarak fazla miktarda insülin salgılanır. Salgılanan aşırı insülinle birlikte kan şekeri hızla düşer,  kişi tekrar şekerli besin alma ihtiyacı duyar, bu kısır döngü sürekli tekrarlanırsa,  bu süreçte insülin direnci ortaya çıkar.  İnsülin direnci vücudun metabolik ve hormonal dengesini bozar, bu da yaşlanmayı hızlandırır.
  • Yapılan araştırmalar fazla şeker ya da şekerli gıdaların tüketilmesi, tütün ve kokain gibi bağımlılık yapar. İnsan yüksek miktarda şeker tüketmeye alışırsa, bırakmak istese de bırakması kolay olmayabilir.

Sonuç

Yukarıda sıralanan hususlara göre şekerin ve şekerli besinlerin sağlığımızı bozduğu bir gerçektir. Ancak aşırı olmamak kaydıyla insanın canı istediği zaman ölçülü yemek kaydıyla bazen tatlı, çikolata ve dondurma yiyebilir. Bütün mesele fazla tüketmemektir.  Şeker ve şekerli besinleri ne kadar az tüketirsek, daha sağlıklı olacağımızı düşünebiliriz.  Şeker ve tatlılar hiç tüketilmese bile vücudun ihtiyacı olduğu şeker çeşitli sebzelerden ve meyvelerden alınmaktadır.  Ülkemizde çeşit çeşit tatlılar, pastalar, şekerlemeler,  dondurma gibi şekerli ürünler çok tüketilmektedir.

Yılın diğer aylarına göre ramazan ayında ve dini bayramlarda aşırı derecede tatlı ve diğer
unlu mamuller yenmektedir. Bunların kalorileri yüksek ve besin değerleri düşüktür. Son
yıllarda ülkemizde şeker hastalığında ve kilolu insanların oranındaki artışların sağlıksız
beslenmenin sonuçları olarak değerlendirilebilir.

Yeni girdiğimiz 2021 yılının hastalıklardan ve felaketlerden uzak, sağlıklı ve huzurlu bir yıl
olmasını diliyorum. Saygılarımla.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.